Şiddetin ortasında bir dayanışma hikayesi: Suriyeli Faten Hoca
Suriyeliler ve Türkler arasında yaşanan şiddet olayları yanında birçok dayanışma hikayesi de duymak mümkün. Onlardan biri de Şam’dan Konya’ya göç etmek zorunda kalmış Suriyeli Faten Tacoğlu’nun Suriyeli ve Türk kadınları eğitim için aynı çatı altında buluşturması. Zor süreçlerden geçerek Konya’da yeni bir yaşam kurmasına rağmen Faten Hoca ümitsizlik ve savaşın acılarını devam ettirmek yerine, kadınlar […]
Suriyeliler ve Türkler arasında yaşanan şiddet olayları yanında birçok dayanışma hikayesi de duymak mümkün. Onlardan biri de Şam’dan Konya’ya göç etmek zorunda kalmış Suriyeli Faten Tacoğlu’nun Suriyeli ve Türk kadınları eğitim için aynı çatı altında buluşturması. Zor süreçlerden geçerek Konya’da yeni bir yaşam kurmasına rağmen Faten Hoca ümitsizlik ve savaşın acılarını devam ettirmek yerine, kadınlar ve çocuklar için manevi bir iyileştirme imkânı ortaya koymuş.
Türklere gönüllü olarak Arapça eğitimi veren Faten Hoca’yla Suriye’den gelişini, buradaki yaşamını konuştuk.*
–Kaç yıldır Konya’da yaşıyorsunuz? Buraya geliş ve yerleşme hikayenizi anlatır mısınız ?
Beş yıldır Konya’dayız, yaklaşık 40 senedir eşimin Türk öğrencilerle ilişkisi vardı. Kimisi Suriye’nin başkenti Şam şehrine geliyordu ve eşim orada Arapça, ilahiyat ve Kur’an eğitiminde onlara öğretmenlik yaptı. Bu öğrenciler mezun oldukları zaman da hoca-öğrenci ilişkisi kopmadan devam etti. Bazen de Türkiye’den kadın öğrenciler Arapça ve Kur’an öğrenmek için Suriye’ye geldiler ve benim onlarla tanışmama, yardımlaşma nasibim oldu. Fakat Suriye’de olaylar başladıktan sonra; özelikle 2012’de eşim Esad istihbaratı tarafından tutuklandı ve işkenceye uğradı. Ülkemizi terk etmek zorunda kaldık. Türkiye’yi sevdiğimiz ve tanıdığımız çokça Türk arkadaşımız olduğu için buraya gelmeyi tercih ettik. Konya’ya, bu güzel şehre geldiğimizde, bizim önceden tanıştığımız dostlarımız, ev kiralamak için yardıma koştular ve yuvamızı kurduk.
Biz Emevi devletinin başkentinden Şam’dan geldik ve bizim köklerimiz orada. Orada da ticaret ile uğraşıyorduk ve şimdi de burada Konya’da ticaretimizi devam ettiriyoruz. Bununla birlikte gönüllü olarak hem Suriyelilere, hem de Türk kardeşlerimize Yüce Rabbimin verdiği imkânlar ile Arapça, Kuran ve İslami ilimler eğitimi veriyoruz.
-Yaşadığınız bölgedeki insanlarla ve komşularınızla ilişkileriniz nasıl? Şehre ve ülkeye alışma sürecinde zorluklarla mı yoksa dayanışmayla mı daha çok karşılaştınız?
Daha önce dediğim gibi dostlarımızın yardımı ile Konya’da yerleştik ve onların komşusu olduk ve bugüne kadar aile gibi olduk ve bize yabancı gibi değil tam tersi sevgi, şefkat, hassasiyetle yaklaştılar, esnaflar da aynı şekil. Tabii ki bazı insanlar ve esnaftan aynı muameleyi görmedik, davranışları bize karşı kötüydü ama yine de sayısı azdı bu tür insanların. Ben bunu normal görüyorum çünkü insanlık hali, kimisi iyi kimisi kötü.
Bizim yolculuğumuza gelince ailemizi, vatanımızı, memleketimizi, arkadaşımızı, dostlarımızı, evimizi, mülkümüzü, tüm işlerimizi, bütün varlığımızı, aziz Şam’ımızı bırakarak çıktık. Zulümden, kahırdan kaçarak arabayla Şam’dan Lübnan’a, gemi ile Türkiye’ye, Mersin’e geldik ve oradan da Konya’ya devam ederek yolculuğumuz tamamlandı. Öyle harap olmuş bir psikoloji ile geldik ki, anlatılamaz. Konya’ya vardığımızda Türk kardeşlerimiz bize kucak açtı ve altında ezildiğimiz yükü kaldırdılar sağ olsunlar.
-Haberlerde ve sosyal medyada zaman zaman Suriyeli – Türk çatışması, sözlü sataşmalar, öldürmeye varan kavgalara şahit oluyoruz. Buna dair neler hissediyorsunuz?
Suriyeliler ve Türkler arasındaki gerçekleşen kavgalar kesinlikle kabul edilemez Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: ” فأصلحوا بين اخويكم واتقوا الله لعلكم ترحمون أنما المؤمنون إخوةBütün mü’minler kardeştir.” O halde her ne zaman araları açılırsa, kardeşlerinizin arasını düzeltin ve yolunuzu yordamınızı Allah’ın kitabıyla bulmaya çalışın ki, O’nun rahmetine erebilesiniz.” Bu uyuşmazlıklar, kavgalar dünyanın farklı yerlerinde de var ve Suriyelilerle Türkler arasındaki kavgalar doğal sınırlarda resmi açıklamalara göre.
-Konya Medeniyet Vakfı’nde Türk ve Suriyeli kadınlara dersler veriyorsunuz, aynı çatı altında ne tür ortak çalışmalar yapıyorsunuz?
Kendimce ‘bize yapılan iyiliğe karşılık olarak bir şeyler yapmalıyım’ dedim. Türk dostlarımızın yardımlarından faydalanarak Suriyelilere ve Türklere eğitim vermek için izin aldım. Ondan sonra benim önüm açılmaya başladı ve birkaç vakıfta kendi alanımda eğitim vermeye başladım, Medeniyet Vakfı da onlardan biri.
Medeniyet Vakfı, Suriyeli ve Türk kadınları bir araya getirmek ve Arapça’yı, Kur’an’ı öğretmek için bir vesile oldu. Gönüllü olarak vakfa gidip gelen ev hanımlarına Arapça ve Kur’an dersleri veriyoruz. Sadece kadınlar da değil, okul dışındaki zamanlarında, Suriyeli ve Türk çocuklar da aynı sınıfta, omuz omuza eğitim alıyorlar. Çocuklar geleceğin ümidi. Yetiştirilmesine dikkat etmek lazım, bu zor, fesat ve fitne dolu zamanımızda İslam’ı, Allah’ı, Hz. Peygamber’in sevgisini kalplerine yerleştirmek lazım.
Kadınlar ise bir ata sözünde dendiği gibi: Onlar toplumun yarısıdır. Biz vakıfta bir araya gelip birbirimizden güç alıyoruz. Bize çalışmalarımız için alan açan Medeniyet Vakfı’na da her zaman teşekkür ediyoruz.
-Suriyeli sığınmacı kadınların güncel sorunları ve beklentileri üzerine neler söylemek istersiniz?
Biliyorsunuz bazı Suriyeli kadınlar kimsesiz tek başına yaşıyorlar burada. Bunlar aileleri için hem baba hem anne, hem kardeş hem de arkadaş görevi yapmakta ve bu çok zor bir durum. Bu yüzden psikolog, maddi ve manevi destek lazım, hem savaşın izleri silmek hem de topluma alışmak için. Bir elin nesi var iki elin sesi var.
Ayrıca biz çalışmalarımız için de sayımıza göre yeterli alan bulamıyoruz, belki bu röportaj sayesinde daha büyük bir çalışma alanı da bulabiliriz. Çünkü burada kadınların birlikte çalışması bize güç kuvvet veriyor.
* Faten Hoca’yla yaptığımız görüşmeleri Türkçe’den Arapça’ya ve Arapçadan Türkçeye çeviren oğlu Bilal beye de teşekkür ederiz.
**Ailesi hala Suriye’de Esad bölgesinde yaşadığı için yüzünün göründüğü bir fotoğraf paylaşılmamıştır.
Bizi Takip Edin