Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’nun çağrısıyla “barışın imkanları” tartışıldı
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu tarafından dün İstanbul’da düzenlenen toplantıda, “Türkiye’de barışın imkanları” konusu ele alındı. Küresel BAK’tan Nilüfer Uğur Dalay’ın moderatörlüğündeki toplantıda, Mazlum-Der’in kapatılan Diyarbakır şubesinin eski yöneticisi Reha Ruhavioğlu, OHAL KHK’sı ile Mardin Artuklu Üniversitesi’nden ihraç edilen akademisyen ve yazar Cuma Çiçek ile Küresel BAK aktivisti Şenol Karakaş konuşmacı olarak yer aldı. Son […]
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu tarafından dün İstanbul’da düzenlenen toplantıda, “Türkiye’de barışın imkanları” konusu ele alındı.
Küresel BAK’tan Nilüfer Uğur Dalay’ın moderatörlüğündeki toplantıda, Mazlum-Der’in kapatılan Diyarbakır şubesinin eski yöneticisi Reha Ruhavioğlu, OHAL KHK’sı ile Mardin Artuklu Üniversitesi’nden ihraç edilen akademisyen ve yazar Cuma Çiçek ile Küresel BAK aktivisti Şenol Karakaş konuşmacı olarak yer aldı.
Son dönemdeki savaş sürecinden ve OHAL’deki durumdan bahseden Nilüfer Uğur Dalay, KHK’larla şekillendirilen dönemin hepimizin hayatına dokunduğunu anlattı.
“Barış umudu güçlendi”
Dalay, “Referandum sonuçları gösterdi ki böyle gelmiş ama böyle gitmeyecek. Barış umudu güçlendi” diye konuştu.
Toplantının konuşmacılarından Cuma Çiçek, Kürt sorununda çözüm arayışlarının 1989’da başladığını, 30 yıllık kesintili bir sürecin söz konusu olduğunu, ancak 2013-2015’deki sürecin kamusal açıklık açısından öncekilerden farklı olduğunu, ayrıca fiili olarak çift taraflı ateşkesin sağlandığını hatırlattı.
“AKP’nin çözüm perspektifi, Türk sağının ideolojik sınırlarında kaldı”
“Rojava sonrası iki taraf da bölgesel politikalarını yeniden inşa etme gereği duydu ve çözüm süreci kırıldı” diyen Çiçek, Türk sağının ideolojik sınırları dahilinde AKP’nin çok sınırlı bir çözüm perspektifi çizebildiğini belirtti. Cuma Çiçek, “Sokak ve diğer aktörlere açık bir süreç iki tarafça da inşa edilemedi. Üçüncü bir taraf olamadı” diye konuştu.
Çiçek’in konuşmasından diğer vurgular şöyleydi:
“İç meseleydi bu mesele. ‘Yerlilik ve millilik’ ile uluslararası aktörleri dışarıda tutmaya çalıştı hükümet. Ama sorun sınır ötesi bir boyut kazandı. Artık uluslararası bir Kürdistan meselesi. Ana akım Kürt hareketi de süreçte çok aktörlü bir görünüm sergiledi. Sürecin iyi yönetilemediğini düşünüyorum. Devlet de Kürt hareketinin dönüşümüne izin vermedi. Gerçekten barış isteniyor muydu? Buna uygun adımlar atılmadı.”
“Kürtler reorganizasyon sürecinden dışlandı”
Barış süreci yürütülemez bir noktaya gelince çatışma vesilelerinin ortaya çıktığını dile getiren Mazlum-Der Diyarbakır şubesi eski yöneticisi Reha Ruhavioğlu, “Çatışmayı şehirlere PKK taşıdı ama devletin müdahalesi maksadını aştı. Devlet çatışma sonrası süreci de iyi yönetemedi” dedi.
Darbe mekaniği ile Kürt meselesinin devletin eline geçebileceği öngörüsünün daha önceden de olduğunu, şehir çatışmalarının bunu hızlandırdığını ifade eden Ruhavioğlu, konuşmasında şunları vurguladı:
“Çözüm sürecinde zaten yasal sorunlar vardı, şimdi yasasızlık var. Önümüzdeki sürecin en kritik sorunu bu. Yeni bir reorganizasyon sürecine girildi, Kürtler bu süreçten dışlandı. Yeni bir reorganizasyon gerekli ama buna uzağız. Sivil siyaset merkezileşme karşısında son derece zayıfladı. Kürt bölgesinde bu daha vahim. Halk bunu onaylamıyor. Sosyal ve kültürel haklar müzakere konusu olmamalı. Her iki taraftaki aktörler çoğulculaşmalıdır. Bugünkü noktadan bakarsak İspanya ETA gibi bir çözüm yoluna gidilebilir.”
Barış hareketi ihtiyacı
Çözüm sürecinin bozulacağının göstergesinin Suriye politikasının ve devletin beka stratejisinin değişmesi olduğunu dile getiren Şenol Karakaş, “Savaş, ırkçılık, militarizm ve kutuplaşmanın bu düzeyde yoğunlaşması devletin beka stratejisiyle ilişkili” ifadelerini kullandı.
Dünyanın en büyük savaş gücünün başına Trump’ın geçmesiyle küresel olarak eksenin biraz sağa kaydığını belirten Karakaş, “Kürtlere akıl vermek yerine ‘Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz’ diyen bir kampanyaya ihtiyaç var” diye konuştu.
Karakaş konuşmasında şu noktalara değindi:
“Irkçılık, milliyetçilik ve kutuplaşma diyebileceğiniz ciddi karşı akıntılar mevcut. Barış hareketinin bunu aşması lazım. Savaş karşıtı hareket farklı kesimleri bir araya getirmeli. Emek hareketinde dağınıklık var. Küresel hareketten öğrenme faktörü güçlenmeli.”
Referandumdan sonra başka bir siyasi iklime girildiğini hatırlatan Şenol Karakaş, “Suriye halkları kendi kaderini kendi belirlemeli. Kürtlerin hakları Suriye’deki gelişmelerden bağımsız olarak tanınmalıdır” diyerek barış isteyenlerin bir araya gelmesi çağrısıyla konuşmasını sonlandırdı.
Toplantı salondaki dinleyicilerin sunduğu katkılar ve soru-cevapla devam etti.
Bizi Takip Edin