2016’da feministleri neler çıldırttı?
Biz feministler için 2016, ASLA kolay olmadı. Dört yanımızı saran cinsiyetçilikle baş etmek, ‘ama feministler de rererörörö’lerine birbirimizin kulaklarını kapatmaya çalışıp ‘enerjimizi doğru yere yönlendirelim’ sakinleştirmeleri yapmak, şimdilerde yasaklı; yasaklı değilken de olaylı sokak eylemlerinde ‘biz de varız’ demek, pembe sevmeye mahkum edilmek, reglimizin yine dillere destan olduğuna şahit olmak, asabiliğimizin muhtemel ‘kocasızlıktan’ kaynaklandığı imalarına […]
Biz feministler için 2016, ASLA kolay olmadı. Dört yanımızı saran cinsiyetçilikle baş etmek, ‘ama feministler de rererörörö’lerine birbirimizin kulaklarını kapatmaya çalışıp ‘enerjimizi doğru yere yönlendirelim’ sakinleştirmeleri yapmak, şimdilerde yasaklı; yasaklı değilken de olaylı sokak eylemlerinde ‘biz de varız’ demek, pembe sevmeye mahkum edilmek, reglimizin yine dillere destan olduğuna şahit olmak, asabiliğimizin muhtemel ‘kocasızlıktan’ kaynaklandığı imalarına maruz kalmak ve daha neler neler…
Keşke 2016’da feministleri çıldırtanlar sadece sizlere derlediklerimizle sınırlı kalsaydı. Fakat öyle olmadı. 2016’da birçok kadın ve LGBTİ+, şiddetin her türlüsüne maruz kaldı. Yaşadığımız topraklarda devir değişirken tırnaklarımızla kazıyarak verdiğimiz mücadelelerle elde ettiklerimiz elimizden alınmaya çalışıldı. Sesimizi bastırmak, direncimiz kırmak, umutlarımızı da yok etmek için bir hayli uğraşıldı. Mücadeleden vazgeçmedik, haykırmaya hep devam edeceğiz: Varız, buradayız!
2016’yı Pınar’ın ‘Pınar Pink meyve suyu, kadınlara özel’ sloganlı cinsiyetçi ürün reklamı ile açtık. Reklamda ürün, ‘Kadının rengi’ (elbette) pembe tonları ve bir de çanta sapı ilavesi yapılarak servis edilmişti. İçindeki melisa özleri ile rahatlamaya ihtiyacı olduğunu iddia ettikleri kadınların, rahatlamaya değil, rahat bırakılmaya ihtiyacı var dedik. Haklıydık. Ama ilgili markadan dönüş alamadık.
Yine bir sabah uyandık ve öğrendik ki çamaşırları kar beyazı olmadığı için asla dışarı çıkamayan kadın arkadaşımız işte tam da bu nedenle ALO’nun deterjan reklamında partnersiz kalmış. Neyse ki reklamın devamında kurtarıcı erkek birey muhteşem deterjan ile gelip, çamaşırları beyaz, esas kadını da partner sahibi yapmıştı. Hayli şaşkındık, çünkü cinsiyetçi birçok yargıyı tek bir reklamda kullanabilmek aslında bir başarıydı(!) Ama şu an reklamı izleyip bu cinsiyetçiliği gözlerinizle göremeyeceksiniz, çünkü P&G Türkiye reklamı yayından kaldırdı!
2016 yılında da kadına ve LGBTİ+’ya şiddet her yerdeydi maalesef. Karabük Üniversitesi’nde ders sırasında montaj işlemini başardığı için sevinen İ.K. adlı kadın öğrencisine, “Yatakta çıkardığın sesleri burada çıkaramazsın, burası sınıf ortamı” diyen öğretim üyesi E.L. derslere girmeye devam ederken; kadın öğrenciye “personelin şeref ve haysiyetini zedeleyen sözlü veya yazılı eylemde bulunduğu” gerekçesiyle iki hafta okuldan uzaklaştırma cezası verildi. Taciz edene ceza verilmemişken, tacize uğrayana yaptırım uygulanmasına delirdik, evet.
Fışkıyelerin kırık, bürokrasinin bol olduğu Ankara’dan gelen ‘öğrenci-bayan’ ‘öğrenci-bay’ anonsu ile kendimizden geçtik. Bu ne cesaretti yiğidim! Ankara Büyükşehir Belediyesi, EGO kart bünyesinde cinsiyetçi bu uygulamayı başlatarak bizlerin haklı hedefi haline geldi. ‘Sahtekarlığı önlemek için bu uygulamayı yapıyoruz’ açıklamasına tabii ki inanmadık, fotoğraflı kartlarla sahtekarlığın önüne geçin, bayan/bay anonsunu kaldırın kart okuma cihazlarından dedik, ama dinletemedik.
Programa katılan kadınların kıyafetlerine, saçlarının modeline ve hatta fiziksel olarak nasıl görünmeleri gerektiğine eşlerinin kendi beğenilerine göre karar verdiği ve erkeklerin istekleri doğrultusunda estetik operasyonlar da dahil olmak üzere kadınların bir dizi çok ciddi değişikliğe maruz kaldığı ‘Böyle Çok Daha Güzelsin’ adlı televizyon programını tırnaklarımızı yiyerek karşıladık! Kadın reyting malzemesi miydi? Hayır. Eril zihniyetin dayattığı imaja ve güzellik algısına uymak zorunda mıydı? Asla. E o zaman, kaldırılsın program? Tabii ki! Acunn Medya programı yayından kaldırdı!
Sivas’ta sadece kadınlar ve ailelerin bindiği, kadın şoförlerin kullandığı ‘pembe taksi’ uygulaması başladı. Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz gibi olaylarda kadının giyimi, oturuşu, yaşantısı etkenmiş gibi kabul edildiği sürece değil pembe taksi, pembe bir dünya yaratsanız da sorunlar çözülmeyecek.
İthaki Yayınları, Virginia Woolf’un Kendine Ait Bir Oda adlı kült feminist eserini, Woolf’un akıl hastalığı ve feminizmi ile dalga geçen bir biyografi ile yayınladı. İthaki, “59 yaşında mezarlığa adım attı”, “bir kaşık suda boğuldu”, “Geri gelir mi? Gelirse gelsin. Kim korkar bakire kurttan” gibi cümlelerle Woolf’u bir yazar olarak küçük düşürmeye çalışmakla kalmamış, feminist yazını da “Paranoyaklığı zaten Shakespeare’in olmayan kız kardeşi üzerine saatlerce konuşmasından belliydi” diyerek küçümsemiş; eril dilin tipik bir örneği haline gelen son derece hadsiz bir biyografi denemesi basmıştı, peki ne oldu? Güzeelce özür dileyip, bu ifadelere yeni baskılarda yer vermeyeceklerini açıkladılar. Aferin!
Erkan Petekkaya verdiği bir röportajda #BenDenyoMuyum diye sordu; açıkçası bu sorunun cevabını biz de çok merak ettik. “Gazetelerin üçüncü sayfaları yıllardır kocası evden çıktıktan sonra içeriye erkek alan kadınların cinayetleriyle dolu” diyen Erkan Petakkaya’ya karşı suç duyurusunda bile bulunduk.
Cüneyt Genç isimli bir tıp doktoru, sosyal medya hesabından LGBTİ+ bir hastasının fotoğrafını ifşa ederken ‘Günaydın! Millet kapısının önünde kedi yavrusu bulur, bizim kapının önünde bunu buldum. İçimdeki insan sevgisi nedeniyle baktım tabii’ yorumunu iliştirdi.
Anadolu Sigorta trafikte yapılan hataları emoji kullanarak anlattığı görselleri Twitter ve Facebook sayfalarında paylaştı. Görsellerde erkek sürücülerin kaza yapma sebepleri olarak uykusuzluk ve cep telefonuna bakmak gösterilirken, kadın örneğinde “ruj sürmek” kaza nedeni olarak verildi. Başlattığımız sosyal medya eylemi sonuç verdi ve firma görselleri kaldırdı ve özür diledi.
Onedio alışkanlık halinde hepimizi çok kızdıracak içerikler yayınladı. . #CinsiyetçiOnedio etiketi ile Twitter’da yakalarını bırakmadık. Kâh haberi kaldırdılar, kâh kulak tıkadılar ama radarımızdan hiç kaçamadılar.
Görsel medyada kadını yok sayan programlara denk geldik. Siyasetten, sağlığa, ekonomiden spora geniş yelpazede yapılan tartışma programlarının konuklarının arasında kadın olmamasına biraz şaşırdık, çokça sinirlendik. #SırfErkekPanel izlemiyoruz, izlemeyin dedik.
Keşke 2016’da feministleri çıldırtanlar sadece sizlere derlediklerimizle sınırlı kalsaydı. Fakat öyle olmadı. 2016’da bir çok kadın ve LGBTİ+ şiddetin her türlüsüne maruz kaldı. Yaşadığımız topraklarda devir değişirken tırnaklarımızla kazıyarak verdiğimiz mücadelelerle elde ettiklerimiz elimizden alınmaya çalışıldı. Sesimizi bastırmak, direncimiz kırmak, umutlarımızı da yok etmek için bir hayli uğraşıldı. Mücadeleden vazgeçmedik, haykırmaya hep devam edeceğiz: ‘Varız, buradayız!’
Bu haber Sivil Sayfalar, Reçel Blog, Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği ve İsveç Baş Konsolosluğu ortaklığında gerçekleştirilen Sivil Toplum Haberciliği Kadın Odaklı Kuruluşlarla Haber Atölyesi ürünüdür.
Bizi Takip Edin