Gergerlioğlu: 28 Şubat’ta haksız tarafta olmak mı vardı kaderinde?
28 Şubat’ta büyük zorbalıklar yaşandı, dayatmalar yapıldı, hakaretler yapıldı, peki bunu yaşayanların çoğu bugünkü haksızlıklara niye suskun?* 28 Şubat’lı yıllar bu ülkede dindarlar için acı dolu, zalimliklerin had safhaya ulaştığı, hüzün dolu yıllardı. O gün yalnız, güçsüzdük ama zulme uğradığımız için haklı ve çok güçlüydük, yıllar geçti şimdi de öyle mi, iddialarımızın ne kadar arkasındayız, […]
28 Şubat’ta büyük zorbalıklar yaşandı, dayatmalar yapıldı, hakaretler yapıldı, peki bunu yaşayanların çoğu bugünkü haksızlıklara niye suskun?*
28 Şubat’lı yıllar bu ülkede dindarlar için acı dolu, zalimliklerin had safhaya ulaştığı, hüzün dolu yıllardı. O gün yalnız, güçsüzdük ama zulme uğradığımız için haklı ve çok güçlüydük, yıllar geçti şimdi de öyle mi, iddialarımızın ne kadar arkasındayız, İlkelerimiz artık ne kadar geçerli bizim için?
1000 yıl sürmeyi bırakın, üç beş senede bittiler, dökülüp gitti zorbalar ve yandaşları, ya siz şimdi kimlik değiştirmediğinize ne kadar eminsiniz muktedir koltuklarınızda? Ya sadece adı değişmişse 28 Şubat’ın?
Artık 28 Şubat’ta zulme uğrayanlar iktidarda, o gün zorbaca alınan iktidarı tekrar ele geçirdiler, ya kimlikleri, adalet talep eden tok sözleri ne alemde, yoksa onlar değişti, muktedirleşti mi?
28 Şubat programları yapacaklarmış, hükümetimiz, belediyelerimiz hazırlık içinde, bilboardlar çok ve büyük. Ama büyük acıların yaşandığı 28 Şubat’ı, şimdiki acıları hiç hissetmeden anmak nasıl içe siniyor acaba? Şu anı konuşmadan sadece bir zaman dilimini anmak çok yeterli, değil mi?
28 Şubat’ta büyük zorbalıklar yaşandı, dayatmalar yapıldı, hakaretler yapıldı, peki bunu yaşayanların çoğu bugünkü haksızlıklara niye suskun?
Zulme karşı çıkışınız köprüyü geçene kadar mıydı? Hiç yok mu bir çift lafınız öldürülmüş çocuğu anılarak yuhlatılan analar için? Tekmelenerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ı da mı görmediniz? Bu tekmeyi görmediyseniz yere düşene tekme atan Soma mütekebbirini de mi görmediniz? Ya işçi cinayetlerini? Ölümler artık gücü ele geçirenin kimliğine göre mi yorumlanacaktı?
Zaten Roboskili mazlumları hiç görmemiştiniz, bir çift kelam bile etmemiştiniz, 13 yaşındaki yavrusunun ceset parçaları bir poşet içinde kendisine verilen annenin yürek yangınını hiç hissetmediniz zaten, sizden mi adalet bekleyecektik?
Yıllarca “din özgürlüğü” dedik ama zorunlu din dersinin özgürlüğe aykırı olduğunu söyleyen Aleviyi etiketlemeyi çok iyi bildik, kendine Müslüman nasıl olunur iyi gösterdik, değil mi?
Hrant Dink’e ve Ermenilere yapılanı ne kadar hatırladın? 100 yıllık bir davanın senin mağduriyetinden ne farkı vardı ki, göz göre göre öldürülen vicdanlı bir adamın dosyasının sümenaltı edilmesine göz yumdun, politik çıkarların için kullanmaktan çekinmedin?
“Herkese adalet, başörtüsüne özgürlük” derken de mi anlamamıştın, bir zulme karşı çıkışın çifte standartlı olmaması gerektiğini, ilkeselliğini? Oysa ne güzel slogandı o, o zaman da şimdi de ben aynısını söylüyorum, ya sen niye herkesi unuttun?
Acıları yarıştırmayalım, çok acılar çektin, çektik, dini, başörtüsü için hayattan dışlanan oldun, buna uğrayan, şimdi dışlanananı nasıl görmez, asıl bana bunu açıkla?
Tek dert sen ve senin derdinin halledilmesi miydi? Zulüm, mazlum kavramlarından hakikaten bu muydu anladığın, söyle bana, söyle bana..!
20 yıl geçti şimdi hatırladın 28 Şubat’ı, referandum için dini bir argüman bulmak çok önemli, değil mi?
Çözüm sürecinde demokrat, bitişinde statükocu olmak, nasıl birşeydir Müslüman, açıklar mısın bana? Kıblen hak, adalet değil miydi senin, nasıl bu kadar mankurtlaştın? Nasıl bu kadar içselleştirdin statükoyu?
28 Şubat’ın üzerinden 20 yıl geçti, toplantılar yapıyorsun, paneller yapıyorsun ama bunlar artık devlet organizasyonlarıyla yapılan soğuk, ruhsuz, heyecansız toplantılar, hissetmiyor musun? “Herkese adalet” sloganın gücü eline geçirene kadar mıydı, söyle bana, söyle bana..!
Taybet ana, Miray bebek, genç kız Helin’i duydun mu hiç? Onlar az zulme mi uğradılar, kimsesiz, iftira atılarak çukurlara attın onları, unuttun, zaten hiç önemsemedin ki, hatırlatayım sana, böyle başörtüsü zulmü hatırlaması seni bilmem ama benim kanıma dokunuyor, haksız mıyım söyle bana..!
15 Temmuz darbesine haklı olarak direndin, direndik, demokrasi nöbetleri tuttun da demokrasiden uzaklaşılan tüm adımlara niye sessiz kaldın? Yoksa demokrasi derken sadece kendi hakimiyetinin sarsılmasını mı kast ettin? Onca nöbette hiç mi açıp bakmadın demokrasinin tarifine?
Yaş, kuru demeden yüz binlerce insan işinden atılır, tutuklanırken hiç mi “yanlış mı yapıyoruz?” diye sormadın? Büyük insani acıları sahi hiç mi duymadın, işinden “terörist” damgasıyla atılıp intihar edenleri hiç mi duymadın?, yoksa duydun da kulağının üstüne yatmak daha mı kolaydı? Her eleştireni düşman ilan edenler sana hiç mi birşeyleri hatırlatmadı? Feryatlar arşı inletirken hiç hissetmeyenin sözü, hangi zulmedir, söyler misin bana?
Siyaset bir oyuncağa dönüştürülürken, hukuk ayaklar altına alınırken, yargı bağımsızlığı yok edilip, demokrasi felç edilirken susman ne içindi, sana dokunmadığı için mi? Türkiye tüm dünyada demokratik ve hukuki standartlarda son sıralara düşerken, “üst akıl”, “kokteyl teröre” herşeyi bağlamak en kolayıydı değil mi? Kafa konforunu bozmaya ne gerek vardı?
Ülke sorunları boyunduruk altına alınıp, 28 Şubat brifinglerinden beter iktidar gösterileri yapılırken hiç mi 28 Şubat, bugün kıyası yapmadın? Ben iki dönemi de iyi bilirim, iki dönemin de mazlumuyum, kıyası yapıyorum, bil ki bugün daha kötü.
Dini Türkçülükle harmanlamak hangi kitapta yazıyor? Nerede yazılır bilmem ama benim yüce kitabım yazmaz öyle şeyleri..! Binlerce genç ülke sorunları için ölürken hamasetten başka ne yaptın, ne kadar adil düzlemde baktın soruna, çatışmalara? Gözü yaşlı anaları yeni dini hurafelerle ne kadar da çabuk kandırdınız? Din esasında “çocuklar ölmesin, analar ağlamasın” der, hükmetme sevdanız için bunu da mı tersine çevirdiniz?
Sana haksızlık edenle öyle nasıl da hemen pazarlık yaptın, sustun, üstünü örttün, beraber güçlendin, susturdun vicdanını..! Derin devletin mahzenlerinde çok dolaşma, kaybolacaksın..!
Söyle ne içindi bunlar, bunca zulme göz yummak için, o kadar mazlumiyeti lekelemeye değer miydi? “1000 yıl sürecek” diyorlardı şımarıkça, o zaman mazlum ve umutsuzduk, şimdi haksızlıklardan şikayet edenlere hiç empati yapma niyetin, düşüncen yok mu? 1000 yıl mı susacaksın, vicdanını toprağa mı gömeceksin?
Hayır, haksızsın..! Bunu sana yıllarca başörtüsü mücadelesi vermiş, babası, ablası, ailesi, eşi, çocuğu aile boyu dindarlığı için baskıları yaşayan birisi olarak söylüyorum, hemen kolaya sapma, düşmanlaştırma, kutuplaştırma..!
Yeter..! Kalk adına konuştuğun dini araştır, adalette var mıymış bir çifte standart? Yarın hiç hakkın kalmayacak, çıkar vicdanını yerin altından, uyan, gör çürümeyi, sorgula, eleştir yeni 28 Şubatları. Bil ki zulüm uzun süreli değildir, yarın yine mazlum olursun, bakacak yüzün, söyleyecek kelimen kalmaz, unutma..!
*Bu makale Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun izniyle kendi bloğundan alınmıştır.
Bizi Takip Edin