Alevi Gençlerin Kaygılı Kimlik Arayışları
Alevi gençler kimliğini arıyor. Kendini tanımlamak, içerden, dışardan kimliği ile ilgili sorulara yanıtlar verebilmek istiyor. Yaşam tehdidi, asimilasyon ve ayrımcılığa uğrama kaygıları bu kimlik arayışına şekil veriyor. Hal böyle iken gençler arasında inançsal ve kültürel öğeler daha güçleniyor olmasına karşın, politik söylem daha baskın.
Alevi Gençler, Aleviler denildiğinde ilk akla gelenler arasında değil. Aynı Alevi kadınlar gibi (ki o konuya da daha sonra Sivil Sayfalar’da yer vereceğiz). Öte yandan özellikle politik yapılarda, eylemlerde, Alevi kayıplarında, önce gençler akla geliyor. Sadece Aleviler için değil, her kesim için gençlik bir yandan geleceğe havale edilen, diğer yandan da “yozlaşma” “şiddet” “aşırı politikleşme” ve “kayıplar” gibi güncel konularda da merkezi bir rol verilen bir başlık. Alevilerle ilgili çağrışımlarda da gençlik deyince politikleşmiş hatta siyasi gruplarda aktif olan kesimler ön planda. Oysa “Kentsel Alevilik ve Alevi Gençlerin Kimlik Arayışı” raporunu meydana getiren saha çalışmasına[i] dayanarak rahatlıkla söyleyebiliriz ki çok daha geniş bir genç Alevi kesim var ve gençler arasında ağırlık merkezini de siyasi hareketlerin içinde yer alanlar oluşturmuyor. Rapor, PODEM’in Türkiye’nin farklı toplumsal kesimlerinden gençlerin siyasallaşmasını konu ettiği proje[ii]nin bir parçası. Çalışmanın Alevi gençleri ele alan kısmında temel araştırma sorusunu Alevi gençlerin siyasallaşma dinamiklerinin neler olduğu oluşturdu. Raporda yer verilen sonuçları Sivil Sayfalar için de özetlemeye, aktarmaya çalışacağım.
Bir kere Alevi gençlerin toplumun diğer kesimlerine göre daha politik olduğu (farklı düzeylerde de olsa) Aleviler üzerine çalışmalar yapanların hızla varabileceği bir sonuç. Peki Alevi gençler arasında politikleşme (ki araştırmanın Alevilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelerdeki gençleri hedeflediğini hatırda tutmakta fayda var) toplumun diğer kesimlerine göre neden daha yüksek: Alevi gençleri politikleştiren en temel şey ise kimlik arayışlarının kendisi. Alevi gençler kimliğini arıyor. Kendini tanımlamak, içerden, dışardan kimliği ile ilgili sorulara yanıtlar verebilmek istiyor. Bu arayışta, gençler arasında inançsal ve kültürel öğeler kuvvetli olmasına karşın politik söylem ağır basıyor.
Alevi gençlerin büyüklerinden şöyle bir farkı var: kentte ve öteki ile daha yoğun bir etkileşim içinde büyüdüler. Bu kim olduklarını, Aleviliğin ne olduğu, ne olmadığı, Alevi olmanın koşullarını, sınırlarını sorgulamalarına, kendilerini ve Aleviliği tanımlama ihtiyacını yoğun bir biçimde yaşamalarına neden oldu. Üstelik bu arayış yoğun kaygılı bir ruh hali ile şekilleniyor.
Bu kaygılı ruh hali ikliminin üç boyutu var: yaşam tehdidini diri tutan bir mağduriyet anlatısı, ayrımcılıklar ve asimilasyon algısı.
Öteki ile temasın somutlaştığı kentsel yaşama karşın gençler, hala güçlü bir tehdit algısı ile var oluyorlar: “zarar göreceğiz”, “bizi kesecekler” “bizi yok edecekler” diye düşünüyorlar. Üstelik bu tehdidin güncel olduğuna dair işaretler olduğunu aktarıyorlar. Hal böyle iken Aleviliği tanımlamaya çalışan gençlerin ortak tarifinde öne çıkan kavramlar “mağduriyet” ve “ezilmişlik” oluyor. Üstelik başlarına gelen tüm zalimliklerin, Alevilerin “masumiyet”ine rağmen, barışçıl olmalarına, şiddete başvurmamalarına rağmen olduğunu düşünüyorlar. Alevi gençler arasında, uzak ve yakın tarihlerdeki Alevilere yönelik saldırıların yanısıra, yakın zamanlarda da birçok Alevi gencin ölümünde masumiyetin öne çıkması, mağduriyet duygusunu güçlendiriyor. Bu kaygı ve haksızlığa uğrama halleri, Alevi gençliğinin politik hareketliliğini belirleyen önemli bir unsur.
İkincisi Alevi gençler öteki ile temaslarında birey olarak da ayrımcı pratiklerle karşılaşıyor. En çok din derslerinde, Ramazan ayında, erkekler için askerlikte ve Cuma namazı çağrılarında, ağırlıkla sembolik, kimi zaman fiziksel şiddete maruz kaldıklarını dile getiriyorlar. Edindikleri Sünni arkadaşlarına Alevi olduklarını açıklamak zorunda kaldıklarında aldıkları tepkilerden rencide oluyor, onlardan ve benzerlerinden uzaklaşıyorlar. Poliste, askeriyede, yargıda, diğer bürokratik kademelerde, siyasi partilerde üst mevkilerde fazla yer bulamadıkları gibi, bunun imkanlı olduğuna dair inançlarını da yitiriyorlar. Ayrımcılıklar, yaşam tehdidi kaygısı, “masum” ölümler, Alevi gençlerin adalete ve sisteme inançlarını aşındırıyor.
Üçüncüsü Alevilerin ortaklaştığı en temel taleplerde bir ilerlemeye tanık olmazken, makbul Aleviliği tanımlama girişimleri ile karşı karşıya kalıyorlar. Tüm bunları bir asimilasyon girişimi olarak kodluyorlar. Bu şartlarda Cemevleri onlar için bir ibadethane olduğu gibi, bir hak mücadelesinin de sembolü oluyor.
Gençlerin bu kaygı ruh halinin ötesinde pozitif olarak kendilerini gerçekleştirebildikleri kanallar da sınırlı. Gençler, kültürel, sanatsal, sportif vb. doğrudan politik olmayan alanlarda (ya da bizzat siyasi katılım için) kendilerini gerçekleştirebilecekleri imkanlara sahip değiller. Örneğin gençlerin inanç ritüellerindeki müziklere, semaha ilgileri daha yüksek. Cemevlerinin de gençleri en fazla çekebildikleri konular bağlama ve semah kursları. Ulaş Özdemir’in bir araştırmasından, bu ilgiyi destekleyen bir veri, zakirlik (cem ibadeti içerisinde saz çalıp, deyiş söyleme hizmetini yerine getiren kişi) gençler arasında oldukça ilgi görüyor[iii]. O Ses Türkiye yarışmasına Alevi gençlerin katılımının ve ilgisinin yoğunluğu da malum. Dolayısıyla kültürel alana katılım arzularına dair kuvvetli işaretler veren gençlerin önündeki imkanlar sınırlı.
Sonuç olarak kaygının (yaşam tehdidi, ayrımcılık, asimilasyon boyutları ile) yoğun, kültürel imkanların sınırlı olduğu bir iklimde gençler her konuyu, gündelik hayatın her veçhesini politik bir filtreden görüyor.
Alevi gençlerin en büyük sorunu/ihtiyacı Alevi kimliğini tanımlamak, kendilerini tarif edebilmek oluyor. Alevilik sahiplenilen, sevilen bir kimlik gençler için. Fakat ne olduğu, nasıl yaşanması gerektiği net değil. “Bir inanç sistemi ve/veya din olarak mı görmek lazım, yoksa bir kültür bir felsefe olarak mı?” “İslam’ın içinde İslami bir unsur olarak mı yoksa İslam dışı bir inanç sistemi olarak mı?” “Sol ile Kemalizm ile ilişkisini nasıl tanımlamak gerekir?” gibi sorular kimlik tarifinde gençlerin önünde duran zor sorular. Alevilik nedir sorusuna gençlerin yanıtları da bu yüzden pozitif değil, negatif tanımlamalarla gerçekleşiyor: “Biz gerici yobaz değiliz, namaz kılmayız”. Özetle, kimlik arayışında Alevi gençler için üç yol öne çıkıyor:
- İnançlı bir Alevi olmak ve inanç yönüne ağırlık vermek
- Aleviliği kültürel olarak yaşamak, Aleviliğe sahip çıkmak, inançsal öğelerle ilgilenmemek ya da sembolik olarak ilgilenmek
- Aktif siyaset yapmak, bunun içinde Aleviliğinin altını çizmek.
Alevi gençler arasında yoğunluğu bu üç yol arasında ikincisinin oluşturduğu söylenebilir. Ancak inançsal öğelere ilgi de giderek artıyor. Özellikle daha küçük yaştaki gençlerde bu eğilim kuvvetleniyor. Ayrıca aktif siyaset de geçmişte Alevilikle araya mesafe koymayı gerektiren bir yolken, günümüzde Alevilikle beslenen bir hal almış.
Özetleyecek olursak, güçlü bir mağduriyet hissi (masumiyete rağmen), temsil edilememe, kültürel ve siyasi yaşama katılım kanallarının sınırlılığı, adalete duyulan güvensizlik ve gelecek konusunda ümitsizlik, devlete ve/veya ülkeye aidiyette aşınma Alevi gençlerinin kaygı yüklü siyasallaşma dinamiklerini oluşturuyor.
Alevi gençlerin, Aleviliği dilediğince inançsal ve/veya kültürel yönleri ile gerçekleştirebilmeleri için, bu kaygı psikolojisinin yerini, umut ve barış iklimin alması birincil koşul gibi görünüyor. Genelde Alevilerin özelde de Alevi gençlerin, Alevilerin yaşam tehdidi altında olmadığına dair bir güven ortamına ihtiyaç var.
Sözkonusu kaygı psikolojinin değişmesi için, ikinci olarak Alevilerin Sünni bir asimilasyon tehdidi varlığına dair aldıkları işaretlerin zayıflatılması gerekiyor. Alevileri rencide eden mahalle, park, köprü vb. adlandırmalardan vazgeçilmesi, Alevilikle ilgili temel taleplerin karşılanması, Alevilere yönelik hakaretlerle mücadele edilmesi, Alevilerin kamuda ve siyasi partilerde görünür şekilde yer edinebilmeleri, bu asimilasyon kaygısını zayıflatacak temel öncüller gibi duruyor.
Kaygı psikolojisinin değişmesi için bir diğer koşul da toplumda Aleviliğin ve Alevilerin normalleşmesinden geçiyor. Çoğunluğun, tanıdığı sevdiği bir kişinin Alevi olduğunu öğrenince büyük şaşkınlık geçirecek kadar Alevilere uzak olması Alevilerin ezilmişlik ve mağduriyet duygularını perçinliyor. Toplumun Alevileri oldukları gibi tanıması ve değiştirilmesi gereken özneler olarak değil de kültürel çeşitliliğin unsurları olarak görmesine ihtiyaç var. Bu da Aleviliğin daha görünür olması, Alevilerle temasın, diyaloğun, karşılaşmaların artmasına bağlı. Buna simetrik olarak Alevi gençlerin de toplumun diğer kesimleri ile özellikle de mütedeyyin Sünni yurttaşlar ile daha fazla karşılaşması, temas etmesi ve bir tepki olarak gelişen ve güçlenen İslamifobi ile mücadele edilmesi için, bunun karşısında olan Alevi ve Sünni kanaat önderleri ve STK’ları ile birlikte ortak çalışmalar yapılması gerekiyor.
Normalleşmenin önemli bir boyutu Alevilerin inançlarını, ibadetlerini istedikleri gibi yaşayabilmeleri. Fakat Aleviler çoğu zaman inançlarının bir parçası olduğunu düşündükleri kültürlerine de büyük değer veriyorlar. Hatta bu iki boyutu bir organik ilişki içerisinde değerlendiriyorlar. Bu yüzden kültürel olarak kendilerini gerçekleştirdikçe, Aleviliklerini daha fazla yaşıyorlar. Bu nedenle Cemevleri ibadethane olduğu kadar kültürevleri olarak da görülüyor. Dolayısıyla bir inanç sistemi olarak olduğu kadar kültürel öğeleri ile de Cemevlerin güçlenmesi Alevi gençlerin önemli bir ihtiyacına yanıt verir görünüyor. Halihazırda saz, semah, türkü etkinlikleri, kursları bu ihtiyaca cevap vermek üzere gerçekleştiriliyor. Ancak kültür alanında da daha kurumsal ve kapasiteli girişimlere ve geliştirmelere ihtiyaç var. Bunun yanısıra sinemada, dizilerde, TV programlarında Alevilik ve Aleviler oldukları gibi görünür olmalı. Oysa günümüzde popüler kültür alanında Aleviler kimlikleri ile varolamıyor, kültür üreticileri de Aleviliği ve Alevileri gizliyor ya da örtüyorlar. Saz çalan, türkü seven, söyleyen kimseler olarak görüyoruz Alevileri. O Ses Türkiye programına çıkan gençler Aleviliklerini (ki aynı şey Kürt gençler için de geçerli) gizliyor. Sadece Aleviler, onların Alevi olduklarını anlıyor. Dindar Sünni Müslüman kesimler Alevilerle, Alevilik ile neredeyse hiç karşılaşmıyor.
Son olarak Alevilerin farklıklarını da koruyarak inançlarını yeniden keşfetmeye ve kurmaya ihtiyaçları var. Mevcut yapıları ve kurumları Alevileri tatmin etmiyor. Ancak bu onları inanç boyutuna uzak durmalarından kaynaklanmıyor. Dolayısıyla inanç sistemleri geliştirecek kanallara, araçlara kurumlara ihtiyaç duyuyorlar.
Rapordaki öne çıkan sonuçlar böyle. Not edilmesi gerek bir başka sonuç da şu ki, Alevi gençlerle ilgili araştırma verisi oldukça sınırlı. Bunun bir nedeni kuşkusuz gençliğin bir kategori olarak değeri ile ilgili. Ama bu tür araştırmalara destek bulma zorlukları, araştırmalara karşı önyargılar, araştırma sonuçlarından faydalanma kanallarının zengin olmaması gibi birçok başka nedeni de var. Velhasıl daha fazla saha araştırmasına ihtiyaç olduğu baki. Alevilerin de araştırmalarda Aleviliğin konu edilmesine daha açık olması Aleviler üzerine yapılan araştırmalara daha fazla ilgi göstermeleri önemli.
Bizi Takip Edin