İstanbul Kadın Orkestrası: Emeğimizi müziğimizle yoğurduk
İstanbul Kadın Orkestrası 2016 Ocak ayında kurulmuş, sadece kadınlardan oluşan ve kadın mücadelesine müzikle destek olduğunu söyleyen bir orkestra. 21 Ekim’de Kadıköy’de verecekleri konser öncesi kendileriyle kurdukları orkestra, kadın mücadelesi ve müzik dünyasında kadın üzerine sohbet ettik. “Popüler kültüre ait olan kadın gruplarından farklı bir noktada olmayı hedefledik” Orkestra ne zaman, kaç kişiyle kuruldu ve […]
İstanbul Kadın Orkestrası 2016 Ocak ayında kurulmuş, sadece kadınlardan oluşan ve kadın mücadelesine müzikle destek olduğunu söyleyen bir orkestra. 21 Ekim’de Kadıköy’de verecekleri konser öncesi kendileriyle kurdukları orkestra, kadın mücadelesi ve müzik dünyasında kadın üzerine sohbet ettik.
“Popüler kültüre ait olan kadın gruplarından farklı bir noktada olmayı hedefledik”
Orkestra ne zaman, kaç kişiyle kuruldu ve bu orkestrayı kurma motivasyonunuz neydi?
Ela: Biz 4-5 kadın olarak 2016 Ocak ayında bir araya geldik. Kadın mücadelesi veren bir çizgideyiz. Popüler kültüre ait olan kadın gruplarından farklı bir noktada olmayı hedefledik. Kadınların gördüğü toplumsal şiddeti, baskıyı ve cinayetleri gören, görünür kılan, müziğine taşıyan bir orkestra kurmak istedik. Başta bir müzik grubu olarak düşündük fakat daha sonra orkestra fikri üzerinde yoğunlaştık. Senfonik alt yapılı, doğu müziği ve evrensel dünya müziği icra eden bir orkestra kurmak için çalışmalara başladık. Daha sonra eklenen gönüllü arkadaşlarımız oldu ve orkestramız büyüdü.
Necla: Batı sazlarıyla doğu sazlarını harmanlayarak, doğu batı senteziyle, etnik Anadolu şarkıları başta olmak üzere; Balkan ezgilerini, İspanyol şarkılarını, daha doğuda ve daha kuzeyde olan tüm halkların şarkılarını ve kendi bestelerimizi icra ediyoruz. Politik nedenlerin yanı sıra nitelikli ve çok sesli müzik yapan bir orkestra kurmak motivasyonlarımızdan biriydi. Bu amaçla yola çıktık ve enstrumanlarımızı çeşitli tuttuk. Henüz kuruluş aşaması devam ediyor, tamamlamamız gereken bazı eksiklikler var fakat hem vokal kadroda hem de alt yapıda bulunan vurmalı, gitar perküsyan ve bas var. Çok çeşitli enstrumanlar var. Saymak gerekirse; bas gitar, davul, perküsyon gitar alt yapıda. Aynı zamanda armonik alt yapıda önemli bir ekip var, bir vokal kadro ve otantik sazlar var. Örneğin şu an bağlama var yalnızca ama tulum ve kemençe ileride dahil olacak orkestraya. Bir de batı sazları olarak kullanılan obua, keman, çello, trompet var. Bunları biraz daha büyütüp oda orkestrası haline getirmek istiyoruz. Yani oda orkestrası, yürüyen ritim orkestrası, vokal kadrosu ve otantik sazlarıyla birlikte dört ekipten oluşan çok güçlü bir orkestra olacak. Bunun önemli bir kısmı şu anda tamamlanmış vaziyette.
“8 Mart’ta ilk konserimizi vermiştik”
Şu an kaç kişisiniz ve şimdiye kadar neler yaptınız?
Ela: Orkestrada şu an 14 müzisyen var. 8 Mart’ta ilk konserimizi vermiştik. Daha sonra Beirut Performans Sahnesi’nde de konserimiz oldu. Kazım Koyuncu etkinliklerinde Abbasağa Parkı’nda bir konserimiz oldu. Şimdi de 21 Ekim’de Kadıköy’de düzenleyeceğimiz konser için hazırlanıyoruz.
Esra: Bir konserimiz OHAL yüzünden iptal edildi.
“Müziğimize mücadelemizi de kattık”
Anladığım kadarıyla “Toplum için sanat” anlayışını benimsiyorsunuz. Neden müzikle çıktınız bu yola?
Esra: Çünkü müzisyeniz. Hepimiz bu orkestradan önce de farklı farklı işler yaptık. Başka başka korolarda ya da müzik gruplarındaydık. En nihayetinde sanatçı olarak bu toplumda bir sorumluluğumuz var. Özellikle iyi müzik yoksunluğunu da göz önüne alırsak, Türkiye’de iyi müzik yaparken Türkiye’deki sorunları da dile getirmek istedik. Müziğimize mücadelemizi de kattık.
Ela: Hepimizi en temelde bir araya getiren ve inandığımız şey kadın mücadelesi. Aynı hattayız ve müzisyeniz. Yanı sıra müziğin birleştirici ve iyileştirici gücüne inanıyoruz. Bu güçle kadın mücadelesini desteklemek, beslemek istiyoruz.
Kadın mücadelesi dışında odaklandığınız temalar var mı?
Ela: Çocuklar için düzenlemek istediğimiz bir projemiz var fakat henüz fikir aşamasında. Cezaevindeki kadınlara ve çocuklara destek olmak istiyoruz. Dışarıda bir mücadele yürütülüyor diyerek onları müziksiz bırakmayan bir şeyler yapmak istiyoruz. Bu tür projeleri geliştirmek için biraz daha zamana ihtiyacımız var ama çocuk, kadın ve barış temalarını önemsediğimizi söyleyebiliriz.
“Kadınların müzik dünyasında sadece numunelik olduğunu düşünüyoruz”
Kadınların müzik dünyasındaki yeri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ela: Kadınların müzik dünyasında sadece numunelik olduğunu düşünüyoruz. Popüler kültürün yaşattığı dünya farklı. Orada kadın, yaptığı müziğin niteliğinden çok yalnızca bedeniyle ön plana çıkarılıyor. Bu; müzik dünyasının erkek egemen, erkeğin kurguladığı bir dünya olmasından kaynaklanıyor. Doğal olarak kadın görünürlüğü ikinci planda kalıyor ve burada kadın emeği istismarı da söz konusu.
“Kadın çok iyi bir orkestra şefi de olsa iktidarın ona teslim edilmediğini görüyoruz”
Uzun zamandır müzikle uğraşan kadınlar olarak müzik dünyasındaki taciz ve mobbinge dair gözlemleriniz var mı?
Zeynep: Müzik dünyası dışında bu her yerde söz konusu zaten. Sabah evden çıkıp akşam eve girene kadar karşılaştığımız taciz ve mobbing müzik dünyasında da yer alabiliyor.
Ela: Sahne üzerinde kadınların tacize uğradıklarını biliyoruz.
Necla: Türkiye’de kadın müzisyenlerin yaşadığı sorun sadece cinsel taciz değil, farklı bir şekilde işleyen mobbing. Erkek müzisyenler, belki erkek egemen toplumun getirdiği bir şey bu, çok daha erken öğreniyorlar bu işi. Çok az erkek müzisyen yalnızlaşır veya pes eder. Kadın müzisyenlerin üzerinde ise çok ciddi bir baskı var. Erkek karşısında müzik yapan kadın sürekli hata yapma ve eleştirilme korkusu yaşıyor. Birçok kadın müzisyenin erkek orkestra şefleriyle ilk karşılaşmalarına şahit oldum. Cinsel taciz endişesi de vardır tabii fakat ağır basanı yanlış yaptığında mobbinge maruz kalma korkusu oluyor. Bu korku erkek müzisyende bu kadar ortaya çıkmıyor. Bu, kadının nitelikli müzisyen olmasının önünü tıkıyor. Özellikle doğaçlama müzik, beste ya da yorumlama yapmasının önünde ciddi engeller oluşturuyor. Oysa müzikte doğaçlama ve yorum yapmak, kendi duygunu katmak çok önemlidir.
Ela: Ben kendi deneyimlerimden de yola çıkabilirim. Toplumdaki baskı kadını kafada da özgür bırakmıyor. Bu yüzden müzik alanında özgürce davranamıyor. Erkek egemen atmosfer sonucu içgüdüsel olarak bir baskılayış söz konusu. Bu da yaptığı işe, enstruman kullanmasına yansıyor. Doğaçlamadan geri durmasına sebep oluyor. Enstruman çalan ve profesyonel bir şekilde devam eden kadın sayısının çok az olduğunu da görebiliriz.
Esra: Ya da kadın orkestra şefi kaç tane var ki? Çünkü orkestra yönetmek demek, bir anlamda hakimiyet kurmak demek. Bu hakimiyet kadına bırakılmaz. Kadın çok iyi bir orkestra şefi de olsa iktidarın ona teslim edilmediğini görüyoruz.
“Müzik bir kapsayıcılık oluşturuyor ve bizi bir platformda buluşturuyor”
Jiyan’a verdiğiniz röportajda “Ayrıştırılmış kadınları bir araya getirmek istiyoruz” demişsiniz. Ayrıştırılmış kadınlardan biraz bahsedebilir miyiz?
Ela: Toplumun sınıflandırılarak kadınların ayrıştırıldığını görüyoruz. Temelde ulusal, sınıfsal ve cinsel alanda kadınlar sömürüldüğü için farklı kombinasyonlarda, yani birinde ya da birkaçında sömürülerek ayrıştırılmış kadınları bir araya getirmek istiyoruz. Kürt kadınına ile emekçi kadına, lgbti ile her sınıfta cinsel olarak sömürülen kadınlara müzikle ulaşabileceğimizi düşünüyoruz. Çünkü ortak bir kaderimiz var. Müzik bir kapsayıcılık oluşturuyor ve bizi bir platformda buluşturuyor.
“Tahakküm kurma anlayışına girmeyen her birey konserlerimizde kendine yer bulacaktır”
Kadınlardan bahsediyoruz sürekli, peki erkekler geliyor mu konserlere? Erkek katılımı nasıl?
Ela: Elbette çünkü biz onlarla beraber yaşıyoruz. Erkek katılımı var hatta bize destek de veriyorlar. Örneğin biz başta gitarist bulamamıştık ve bir erkek arkadaşımız bize eşlik ermişti. Vurmalılar için de bir erkek arkadaşımız eşlik etti. Ayrıca konserlere katılımları, dışarıdan verdikleri destekler, gelmeseler bile sosyal medyadan yaptıkları paylaşımları ve güzel temennileri… Bunları görüyoruz.
Zeynep: Zaten biz erkeklere değil erkek egemen toplum anlayışına karşıyız. Tahakküm kurma anlayışına girmeyen her birey konserlerimizde kendine yer bulacaktır.
Cinsiyetçi içerikte türküler var. Repertuar oluştururken bunlara dikkat ediyor musunuz?
Ela: Elbette, erkek egemen bir dil kullanılıyor bazı türkülerde. Bu anlamda seçici olmaya gayret ediyoruz. Birkaç eleştiri de gelmişti bize bu konuda, söylediğimiz bir türküdeki cinsiyetçi içeriğe dikkat çekilmişti. Daha dikkatli seçerek ya da türkülerdeki cinsiyetçi içeriği revize ederek seslendirmeye gayret ediyoruz.
Esra: “Kadın dediğin eğlendirir, fingider” temalı türküleri seslendirmeyiz tabii.
Seslendirmekten zevk aldığınız parça nedir?
Esra: Ben “Kadın Marşı”nı söylemeyi çok seviyorum. Çünkü çok iyi bir enerjisi var. Sahnede söylediğimiz zaman dinleyicilerden o enerjiyi direkt alıyoruz.
Zeynep: 8 Mart konserinden sonra orkestraya yeni enstrumanlar eklendiği için repertuar da genişleyecek. Örneğin ben bas gitar çalıyorum ve ilk defa Kadıköy’deki konserde sahne alacağım.
“Bütün kadınlardan destek bekliyoruz”
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Ela: Bu orkestra kadın emeğiyle kuruldu. Emeğimizi müziğimizle harmanlayarak bir mücadeleye girmiş bulunuyoruz. Bütün kadınların da bize destek vermesini istiyoruz.
Konserin ayrıntıları için: https://www.facebook.com/events/1684727945184330/
Bizi Takip Edin