New York şehri arabasızlığı mı seçiyor?

New York şehrinin en işlek bölgelerinden biri olarak da bilinen ‘Financial District’ bölgesinde geçen hafta sonu araba hızı saatte 8 km’ye kadar düşürüldü. Araba hızını sınırlayan ise Ulaştırma Departmanı’ydı. Amaç, Kolombiya’nın Bogota ve Fransa’nın Paris şehirlerinden alınan ilhamla planlanan ‘Paylaşımlı Sokaklar – Shared Streets’ etkinliğini gerçekleştirmekti. New York şehri uzun zamandır üzerinde, eski ve meşhur […]

New York şehrinin en işlek bölgelerinden biri olarak da bilinen ‘Financial District’ bölgesinde geçen hafta sonu araba hızı saatte 8 km’ye kadar düşürüldü. Araba hızını sınırlayan ise Ulaştırma Departmanı’ydı. Amaç, Kolombiya’nın Bogota ve Fransa’nın Paris şehirlerinden alınan ilhamla planlanan ‘Paylaşımlı Sokaklar – Shared Streets’ etkinliğini gerçekleştirmekti.

New York şehri uzun zamandır üzerinde, eski ve meşhur şehir planlamacısı olan Robert Moses’ın hayaletiyle yaşıyordu. Robert Moses, New York odaklı çalışan ve şehrin vizyonunu araba ve toplu taşıma odaklı bir yöne çeken bir “inşaat devi” olarak biliniyor.

Fakat yeni ve genç yüzyılın savunucuları ve şehir planlamacıları arasında yaya olmak, küresel anlamda birçok şehirde yükselişe geçti. Yayalar ve bisikletlilerin arabalar için daha fazla kısıtlama getirilmesi amacıyla oluşturdukları baskılar New York’ta da yayılmaya başladı.

Hafta sonu gerçekleşen ve 5 saatlik bir etkinlik olan ‘Shared Streets’in ana fikirlerinden birisi de bu baskılar oldu. Bu beton ormanının yazılı olmayan kanunlarından olan motorlular ve yayalar arasındaki inatçı dinamiği değiştirmek amacıyla etkinlik, kentsel bir coğrafik deneyin parçası olarak Manhattan’ın 60 blokluk bir alanına yayıldı.

Polis memurları da etkinliği kapsayan alanın belirli noktalarında ‘Shared Streets’ ikaz levhalarıyla bekledi. Alan içerisinde yayalar, yolları sanki kaldırımmışçasına kullanmaya teşvik edildi ve arabalara hızlarının en fazla saatte 8 km’ye kadar çıkabileceği uyarısı yapıldı. Bunların yanında etkinliğe kent sponsorluğunda gerçekleştirilen bahçe ve dış mekan oyunları, bazı noktalara kurulan seyyar tezgahlar ve şehir turları eşlik etti.

polis

Parıs ve Bogota’dan alınan ilham

New York şehri Ulaşım Departmanı yetkilileri bu etkinliği, daha önce Paris ve Bogota şehirlerinde gerçekleştirilen ‘arabasız gün’ konseptine olduğu kadar son zamanlarda Manhattan’ın üç bölgesinde gerçekleştirilen ve yurttaşlarını araba kullanmamaya teşvik eden Dünya Günü’ne de dayandırdılar.

Financial District’te bulunan tarihi Fraunces Tavernası önünde toplanan ufak kalabalık ve onlara eşlik eden bando takımı karşısında resmi görevliler kısa bir konuşma ile etkinliği başlattılar.

“Eskiden herkes yaya ya da bisikletliydi, o günlere geri dönmeye çalışıyoruz.”

“Bu kadar büyük çaplı bir şeyi New York’ta yapmayı ilk defa düşündük,” diyor New York Ulaşım Departmanı yetkilisi Polly Trottenberg. Bir kamu savunucusu olan Letitia James de etkinliğin açılışını şu sözlerle destekledi; “Sokaklarımız herkes için olmalı. Ve arabalar henüz hayatlarımıza girmemişken hepimiz bu muhteşem şehrin yaya ve bisikletli gezginleriydik. Bugün ise o döneme geri dönmeye çalışıyoruz.”

Hamburg, Helsinki, Madrid ve Oslo şehirleri de yakın zamanda şehir merkezlerinde oldukça büyük sayılabilecek ‘arabasız’ alanlar oluşturmaya başladılar.

Savunucular şehirde araç kullanımı kısıtlamasının yalnızca karbon emisyonu ve sera gazlarını azaltma savaşında önemli bir rol oynamadığını, aynı zamanda artık aşırı bir yoğunluğa sahip olan toplu taşıma sisteminin yükünü azaltmak için önemli bir mekanizma olduğunu savunuyor.

Şehrin en kalabalık treni 1,5 seneliğine kapanıyor

Bu anlamda New York şehri buna en çok ihtiyaç duyan şehirlerden biri gibi duruyor; metro sistemlerinin artık olumsuz bir etki haline gelen rekor kullanım oranları, altyapı güncelleştirilmelerine duyulan ciddi ihtiyaç ve binlerce New York’lunun günlük seyahatlerini büyük ölçüde etkileyecek olan Brooklyn-Manhattan arası işleyen L Treni’nin yakın zamanda bakım için 1,5 seneliğine kapatılacak olması New York’u alternatif ulaşıma en çok ihtiyaç duyan şehirler arasına sokuyor.

Cumartesi günü gerçekleşen etkinliğin sonuçlarına bakacak olursak, fikrin birçok destekçi bulacağı söylenebilir.

times-meydani

“Turistlere boğulmuş bir ahenksizlik ortamı” çekincesi

Tüm şehrin 2009 yılından beri arabalara yasaklı olan Times Meydanı gibi olacağını düşünenler için bu fikir aynı zamanda ‘turistlere boğulmuş bir ahenksizlik ortamına’ da benziyor. Times Meydanı’nın araçlara kapatılmış olması yayalığı sahiplenen bazı savunucular tarafından desteklenmiş, bazı kesimler tarafında da eleştirilmişti.

Shared Streets etkinliğinde ise beklenenden az sayıda insan vardı. Bunun sebeplerinden birinin hava sıcaklığının 37 derecenin üzerine çıkmış olması söylenebilir.

Fakat sokaklar tabi ki boş olmanın çok ötesindeydi.

Bir akıl sağlığı merkezinde çalışan kent sakini Eve Wool etkinliği şu sözlerle değerlendiriyor; “Bence arabaları dert etmeden bisiklet üzerinde biraz zaman geçirmek gerçekten çok güzel.”

Fakat Wool aynı zamanda bu yeni inisiyatifin her anlamda değerlendirildiğinden de emin olmadığını söylüyor.

“Kaç kişinin Shared Streets’ten haberdar olduğunu bilmiyorum. Çok yeni bir fikir ve yavaş yavaş popüler oluyor.”

Cıtı Summer Streets vs. Shared Streets

Şehirde 9 yıl önce başlayan ve Ağustos ayının birbirini takip eden ilk üç Cumartesisinde gerçekleşen ‘Citi Summer Streets’ etkinliği artık şehirde oldukça popüler bir etkinlik haline geldi. Cumartesi günü Shared Streets ile kesişen etkinlikte Central Park yakınlarında olan Park Avenue’dan başlanarak 60 bloktan fazla olan bir alan 5 saatliğine araç trafiğine kapatılıyor ve bisikletlilerin ve yayaların araç engeline takılmadan sokaklarda gezmelerine imkan tanınıyor.

Cumartesi günü Shared Streets kapsamında Manhattan’da sokağa çıkan insanlardan birkaçı, her ne kadar arabaların azaltılması fikrini destekliyor olsalar da hafif düzeyde olan şaşkınlıklarını da dile getirmekten çekinmedi.

shared-streets

“Ya hep ya hiç”

Kentin sakinlerinden olan Casey Levy Shared Streets’ten haberdar olmadığını söylüyor. Etkinlik başladıktan 2 saat sonra polis memurlarına ‘Burada neler oluyor?’ diye soran Levy, Shared Streets’in kendisine açıklanmasının ardından şu sözlerle yorum yapıyor; “Yavaş gidiyor olsalar bile sokağı başka bir araç ile paylaşmak istemezdim,”.

New Jersey’de yaşayan ve her gün şehir merkezine bisiklet süren Bill Barrow ise program konseptini ‘kafa karıştırıcı’ olarak değerlendiriyor. Bisikletliler için araç kullanımını kısıtlamanın değerli bir hedef olduğunu söyleyen Barrow araçların kısıtlanması konusunda “ya hep ya hiç” yönteminin daha çok anlam ifade edeceğini söylüyor.

Bazı polis memurları da kapsanan bölgenin daha fazla ‘arabasız’ olması gerektiğini, yine de az da olsa bir araç trafiği oluştuğunu ve araçların 8 km/s hız limitini çoğu zaman aştıklarını söyledi. Bazı araç sahipleri de sokağı paylaşmak için çıkan yayaların bir kısmı hakkındaki şüphelerini ve endişelerini dile getirdi.

Yine de, 750 binden fazla bisikletli nüfusa sahip olan şehir için sokakları motorlu araçlardan arındırmak hoş karşılanan bir gelişme oldu.

Şehir henüz Shared Streets etkinliğinin tekrarlanması ile ilgili bir açıklama yapmadı. Şimdilik yetkililer, bölgedeki katılımcılar ve iş yerlerinde yapacakları anket çalışmasını değerlendirecek ve etkinliği tekrarlama hakkında bir karar verebilmek için bölgedeki trafik ve yaya verilerini inceleyecek.

Yayalar ve bisikletliler ekseninde faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşu olan Transportation Alternatives müdürü Paul Steeley White, Shared Streets’i “doğru yöne atılmış büyük bir adım” olarak değerlendiriyor.

Ama White da bazı kesimlerin yaptığı gibi bu girişimin yeteri kadar cesur olup olmadığını sorgulayanlardan.

“Kuşkusuz araba sayısını azaltacak bir düzenleme tercih sebebidir ve kesinlikle iyi çalışan bir sistem olur. Bu da bazı belirsizlikleri ortadan kaldırır. Bazı kuşkularımız olsa da bu girişim uğraşmaya değer ve kentimizin bunu yapıyor olmasından dolayı da çok mutluyuz.”

 

Kaynak: The Guardian
Etiketler