Mazlumder ve Uluslararası Af Örgütü: Ölüm cezası caydırıcı değildir, geri dönüşü yoktur

22 Temmuz 2016
Cumhurbaşkanı Erdoğan darbe girişiminin engellenmesi sonrası halka Kısıklı’da buluştu ve “idam isteriz” sloganı atan halka “Sizin bu talebinizi biz asla yok farz edemeyiz. Demokrasilerde halk ne diyorsa, karar odur.” dedi. Sonraki günlerde ise CNN International’da verdiği mülakatta TBMM’den idam kararı çıkarsa imzalayacağını söyledi. Bunların üzerine idamın geri gelmesinin mümkün olup olmadığını ve gelmesi halinde neler […]

Cumhurbaşkanı Erdoğan darbe girişiminin engellenmesi sonrası halka Kısıklı’da buluştu ve “idam isteriz” sloganı atan halka “Sizin bu talebinizi biz asla yok farz edemeyiz. Demokrasilerde halk ne diyorsa, karar odur.” dedi. Sonraki günlerde ise CNN International’da verdiği mülakatta TBMM’den idam kararı çıkarsa imzalayacağını söyledi. Bunların üzerine idamın geri gelmesinin mümkün olup olmadığını ve gelmesi halinde neler olabileceğini öğrenmek için Uluslararası Af Örgütü (Amnesty) Türkiye Şubesi Kampanyalar ve Savunuculuk Direktörü Ruhat Sena Akşener ve Mazlumder’den Recep Karagöz ile konuştuk. İki STK da idamın geri gelmesinin bir geriye gidiş olacağını söylüyor.

 idam

“Hukukun en temel ilkelerinden biri “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesidir”

– Cumhurbaşkanı idam geri getirebilir, dedi. Yasalara göre bu mümkün mü?

Recep Karagöz (Mazlumder) Darbenin öfkesine karşı siyasi bir söylem olduğunu düşünüyorum. Ayrıca hukukun en temel ilkelerinden biri “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesidir. Hiç kimse suç işlendiği anda olmayan bir ceza ile cezalandırılamaz. Yani sonradan çıkarılan ve aleyhe bir durum oluşturan cezalar geçmişe yürümez. Bu sebeple, Türkiye’nin tüm bu temel ilkeleri rafa kaldıracağını düşünmüyorum.

Ruhat Akşener (Amnesty) Yasal düzenleme yapılarak tekrar ölüm cezasının yasalarda kapsanmasını sağlamak elbette mümkün. Ancak hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca hem de Türkiye’nin taraf olduğu diğer uluslararası sözleşmelere göre, bu şekilde bir düzenleme yapılamaz. Yine Anayasa’nın 90. maddesine göre, uluslararası sözleşmeler yerel yasalardan üstte olduğu için, bu sözleşmelere taraf olunduğu sürece bu bağlayıcıdır ve çatışma durumunda uluslararası sözleşmeler esas alınmak zorundadır. Ayrıca, Uluslararası Af Örgütü suçun niteliğine ve koşullarına; suç, masumiyet veya bireyin diğer özelliklerine veya devletin infazı gerçekleştirmek için kullandığı yöntemlere bakmaksızın istisnasız her durumda ölüm cezasına karşı çıkar; çünkü ölüm cezası Uluslararası İnsan Hakları Bildirgesi’nde bildirilen yaşama hakkını ihlal etmektedir. Son derece acımasız, insaniyetsiz ve aşağılayıcı bir cezalandırmadır.

“2004 yılında idam cezası tümüyle Türkiye hukukundan çıkarılmıştı.”

– Geçmiş yıllarda Türkiye’de idamın kaldırılış süreci nasıl gerçekleşti?

Recep Karagöz (Mazlumder)  Türkiye, 1954 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) imza atmıştı. Sözleşmenin barış zamanında idam cezasının kaldırılmasını öngören 6. Protokolü’nü ise 2003 tarihinde imzalamıştı.
Tüm koşullarda idam cezasının kalkmasını öngören 13. Protokol ise ertesi yıl onaylanmış, 2004 yılında idam cezası tümüyle Türkiye hukukundan çıkarılmıştı.

Ruhat Akşener (Amnesty) İlk olarak 2001 yılında yapılan değişiklikle “savaş, savaş tehdidi ve terör suçları” halleri dışında ölüm cezası verilemeyeceği öngörülmüştür. Böylece ölüm cezasının alanı, bu üç durumla sınırlı olarak daraltılmıştır. Anayasada yapılan bu değişiklikten sonra, 2002 yılında çıkarılan 4771 sayılı Kanunla, Anayasa’ya uyum sağlamak için ilgili mevzuattaki ölüm cezaları müebbet ağır hapis cezasına çevrilmiştir. İç hukuktaki bu düzenlemelerin ardından Türkiye, 2003 yılında, “savaş zamanı ya da yakın savaş tehdidi” dışında ölüm cezasını kaldıran Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ek Ölüm Cezasının Kaldırılmasına İlişkin 6. No.lu Protokol’ü imzalamış ve onaylamıştır. Yine, Avrupa Konseyi, 2003 yılında, Ölüm Cezasının Her Koşulda Kaldırılmasına İlişkin 13 No.lu Protokol’ü yürürlüğe koymuştur. Bu gelişmeleri takiben 2004 yılında 5170 sayılı Kanunla ölüm cezası ve ilişkili ifadeler Anayasadan tümüyle çıkarılmış, 5218 sayılı Kanunla da mevzuatta gerekli değişiklikler gerçekleştirilmiştir.  Yine 2004 yılında, yeni Türk Ceza Adaleti sisteminin temel kanunları kabul edilmiş ve bu kapsamda 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nda ölüm cezasına yer verilmemiştir. Ek 6 No.lu Protokolde olduğu gibi, Türkiye, iç hukukunda ölüm cezasını her koşulda kaldırdıktan sonra, 2004 yılında imzaladığı Ölüm Cezasının Her Koşulda Kaldırılmasına İlişkin 13 No.lu Protokol’ün onaylanma işlemlerini 2006’da tamamlamış ve yürürlüğe koymuştur.

“Ölüm cezası, Uluslararası Af Örgütü tarafından kesinlikle karşı çıkılan bir cezadır, çoğunlukla cunta tarafından uygulanan bir yöntemdir, yaşam hakkına aykırıdır, caydırıcı değildir ve geri dönüşü yoktur”

– İdamın geri getirilmesinin mümkün olması durumunda ne gibi sonuçlar ortaya çıkar?

Recep Karagöz (Mazlumder)  Bu Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzünü çevirdiği 80 yıllık Batı demokrasisi serüveninin sonlanması, doğudaki otoriter rejimlere yüzünü çevirmesi sonucunu verebilir. Bu ise temel insan hakları ve özgürlüklerde geriye gidişe sebep olacaktır. Özgürlük yerine güvenlik eksenli bir devlet yapısına gidişin bu topluma mutluluk getirmeyeceği açıktır. Özgürlük, şeffaflık, denetlenebilirlik, çoğulculuk ilkelerinin esas olduğu demokratik bir yapı, sivil bir anayasa ile gerçekleştirilmedikçe, bu olumsuz durum ne yazık ki etkilerini sürdürecektir.

Ruhat Akşener (Amnesty)  Ölüm cezası, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve AİHS’ye aykırıdır. Ancak zaten, ölüm cezasının yerel kanunlarda tekrar düzenlenerek yürürlüğe sokulmaya çalışılması durumunda bile, kanunların suçun işlendiği tarih itibariyle geriye yürümemesi ilkesi uyarınca, düzenlemeden önceki dönemi kapsayacak biçimde uygulanması mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla, içinde bulunduğumuz dönemi kapsaması ve bu dönemde işlenen suçlar için uygulanabilmesi söz konusu değildir.  Ölüm cezası, Uluslararası Af Örgütü tarafından kesinlikle karşı çıkılan bir cezadır, çoğunlukla cunta tarafından uygulanan bir yöntemdir, yaşam hakkına aykırıdır, caydırıcı değildir ve geri dönüşü yoktur. Böyle bir hareket, Türkiye’nin kendi anayasası da olmak üzere Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası insan hakları anlaşmalarına aykırı olur. Ayrıca, Türkiye eğer kendi uluslararası insan hakları hukuku yükümlülüklerini göz ardı etse dahi, ölüm cezasını geri getirecek olan herhangi bir yasa kesinlikle geriye dönük olarak uygulanamaz.

“İdam cezasının yeniden yürürlüğe sokulması Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler açısından ciddi sıkıntılara yol açacaktır”

– Türkiye’nin dış politikaları bu karardan nasıl etkilenir?

Ruhat Akşener (Amnesty)  Türkiye, 2004 yılında tüm suçlar için ölüm cezasını kaldırmıştır ve bunu yapan 103 ülkeden bir tanesidir. Her ne kadar Uluslararası Af Örgütü, ölüm cezasını kaldırmayan bazı ülkelerde 2015 yılında gerçekleşen infazlarda bir artış görse de, dünya genelinde eğim ölüm cezasının kaldırılmasına yöneliktir. İdam cezası, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve en önemlisi de AİHS’ye aykırıdır. Dolayısıyla, bu sözleşmelere taraf olunması idam cezasının uygulanmasını mümkün kılmamaktadır. Uluslararası sözleşmeler, Anayasa’da belirtildiği gibi bağlayıcıdır ve çatışma durumunda uluslararası anlaşmaların hükümleri esas alınmaktadır. İdam cezasının yeniden yürürlüğe sokulması Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler açısından ciddi sıkıntılara yol açacaktır.  Ayrıca Türkiye’nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi de ölüm cezasını yasaklamaktadır.  Türkiye, ölüm cezasının kaldırılmasını hedefleyen Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin İkinci Seçmeli Protokolü’ne taraf devlettir, bu anlaşmadan bir çıkış mekanizması yoktur ve bu nedenle Türkiye bununla bağlıdır. Yine Türkiye’nin taraf devlet olduğu ve ölüm cezasının her durumda kaldırılmasına ilişkin İnsan Haklarını Koruma ve Temel Özgürlükler Sözleşmesi’nin 13 nolu Protokolü’nden de yükümlülükler doğmaktadır. Bu anlaşmada ne imza çekmeye ne de çekinceye izin verilmiştir. Ayrıca, 2003 yılında Türkiye, bir sonraki yıl ölüm cezasının kaldırılmasının önünü açan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. Protokolü’nü onaylamıştır. Tekrar söylemek gerekirse, bu Protokol de tüm imza çekmeleri ve çekinceleri yasaklamaktadır.

“2015 yılında dünyada en az 1634 kişi infaz edilmiştir”

– Amerika ve Çin’de idam uygulanıyor. Bu ceza oralarda ne gibi sonuçlar doğurdu?

Recep Karagöz (Mazlumder) İdam cezası geri dönülemez bir yöntem olduğu için, adil yargılanmanın olmadığı günümüzde ve özellikle otoriter rejimlerin muhaliflere karşı uygulayacağı durum olması sebebiyle idam cezasına karşıyız. Çünkü idam cezası infaz edilen bir şahsın lehine deliller daha sonra ortaya çıksa, hatta yargılamanın yenilenmesi ile suçsuzluğu anlaşılsa bile, geri dönüş mümkün olmayacaktır. Bu sebeple idam cezası Batı Demokrasilerinde kaldırılmıştır.

Ruhat Akşener (Amnesty) 2015 yılında dünyada en az 1634 kişi infaz edilmiştir. Bu sayı bir yıl içinde binlerce kişinin infaz edilmiş olabileceği Çin’i içermemektedir, zira Çin’de ölüm cezası verileri devlet sırrı olarak tutuluyor.  Ölüm cezası infazlarındaki küresel artışta Çin dahil edilmeksizin üç ülke başı çekmektedir. İran, Pakistan ve Suudi Arabistan, 2015 yılındaki bu infazların yüzde 89’undan sorumludur. 2015 senesinin en çok infaz gerçekleştiren beş ülkesi ise sırayla Çin, İran, Pakistan, Suudi Arabistan ve Amerika Birleşik Devletleri olmuştur. Dünya çapındaki bölgelerde Birleşmiş Milletler tarafından yürütülen bir dizi çalışma, defalarca ortaya koymuştur ki, ölüm cezasının suç oranları üzerinde hapis cezasından daha fazla bir caydırıcılık etkisi yoktur. Uluslararası Af Örgütü olarak, yaptığımız çalışmalar ve açıkladığımız raporlarla, Çin ve ABD de dahil olmak üzere tüm dünyada ölüm cezasını uygulayan ülkelerde buna son verilmesi için çağrılarda bulunduk ve bulunmaya devam ediyoruz.