Mert Fırat: Derdimiz imece kültürünü yeniden canlandırmak

01 Haziran 2016
Son yıllarda onu sanatsal çalışmalarının yanı sıra sivil topluma dair yaptığı çalışmalarla da sık görüyoruz. Mert Fırat’la kurucularından olduğu İhtiyaç Haritası’nı konuştuk.   İnsan, her zaman bir şeylere ihtiyaç duyuyor. Bu ihtiyacın ‘ne’ olduğu kadar ‘nasıl’ karşılanacağı da önem taşıyor. Son yılların sosyal fayda anlamında başarılı girişimlerinden İhtiyaç Haritası da, ihtiyaç sahipleriyle destekçileri buluşturan bir […]

Son yıllarda onu sanatsal çalışmalarının yanı sıra sivil topluma dair yaptığı çalışmalarla da sık görüyoruz. Mert Fırat’la kurucularından olduğu İhtiyaç Haritası’nı konuştuk.

 

İnsan, her zaman bir şeylere ihtiyaç duyuyor. Bu ihtiyacın ‘ne’ olduğu kadar ‘nasıl’ karşılanacağı da önem taşıyor. Son yılların sosyal fayda anlamında başarılı girişimlerinden İhtiyaç Haritası da, ihtiyaç sahipleriyle destekçileri buluşturan bir online platform. Teknolojiyi son derece efektif şekilde kullanan İhtiyaç Haritası’nı kurucuları ‘online imece’ olarak da tanımlıyor. Eski usul “Bana lazım olmayanı, ihtiyacı olana verebilirim” düşüncesiyle hareket eden bu platform, şimdiden binlerce ihtiyacı, destekçileri sayesinde karşıladı.

İhtiyaç Haritası’nın kurucularından Mert Fırat’la Moda Sahnesi’nde buluştuğumuzda karşımda oyunculuğuyla bildiğim isimden farklı bir kişi duruyordu. Uzun süredir sivil toplum alanında çalışmış ve konusuna hakim bir STK gönüllüsü nasılsa Mert Fırat da öyleydi. Fırat’ın bu işi ne kadar içten ve severek yaptığı ortada. Bu başarılı projeyi ve yakın zamanda eksikleri giderilerek karşımıza çıkacak İhtiyaç Haritası’nı konuştuk.

mert firat

Tiyatro, sinema, senaryo çalışmaları derken bu koşuşturma arasında İhtiyaç Haritası gibi farklı bir fikir nasıl ortaya çıktı?

Böyle şeyler, hayata doğru biçimde yerleştirilir ve programlanması doğru yapılırsa kişiyi besleyen şeyler. Ben hayatımla ilgili planlama yapan birisiyim. Çok keskin planlar da değil, çünkü bazen siz ne kadar planlama yapsanız da hayat başka bir şey getiriyor. Biraz akışına bırakıyorum ama neyin, nasıl akacağını gördüğüm bir dünya oluyor her zaman. İhtiyaç Haritası da yine başka bir biçimde hayatın koordinasyonu benim için. Hayatımın son 10 yılında, çok fazla sosyal sorumluluk projesine katıldığım bir evre geçirdim. İyilikle, sosyal faydayla ilgili bir çalışma olduğunda zaten hepimizin kalbi bir şekilde oraya kayıyor. Çünkü topluma katkı sağlayan bir şeyin kendisine de katkı sağladığını 5 yaşındaki çocuk da biliyor artık. Umarım daha da herkesin bildiği bir yere gidecek. İhtiyaç Haritası’nı kurma sebeplerimizden biri de bu.

İhtiyaç Haritası, benim de ihtiyacımdı. Çıkış noktası; enerjiyi doğru biçimde yönlendirebilmek, doğru ihtiyaç sahibiyle destek sahibini buluşturmaktı. AÇEV, TEGEV, KAMER, KADER ve mor çatı gibi derneklerle çalışma fırsatı buldum. İşitme Engelliler Federasyonu ve derneklerine yönelik çok çalışma yaptım. Çocuk haklarına, kadın çalışmalarına dair birçok çalışmaya destek verdim. Dolayısıyla İhtiyaç Haritası, bunların hepsinin buluşma noktası oldu. Sosyal medyayı bir faaliyeti, konseri paylaşmak için kullanırken neden aynı zamanda sosyal fayda için kullanmayalım dedik. Sosyal faydanın da buluşma alanı aslında.

“İhtiyaç sahibini bir süre sonra destekçiye dönüştürmek istiyoruz”

 Türkiye’de insanların sosyal faydaya olan yaklaşımına dair neler düşünüyorsunuz?

Hayatımın en azından üçte birini sosyal faydaya ayırıyorum, kişi kendi takdir eder tabii ama insanların kazanımının bir kısmını sosyal faydaya harcaması gerektiğini düşünüyorum. Bizim birtakım duygularımızı, egomuzu tatmin ya da ‘vicdanı muhasebesi’ için değil de, doğası gereği olması gereken bir şey olduğu için yapılması gerektiğini düşünüyorum. Öbür türlü bir bahşetmeye dönüşüyor iş. Bağışın, hayırseverliğin içinde öyle bir şey var. Hayırsever kişi ya da bağış yapan kişi olarak anıldığınızda, kötü bir şey değil ama, bir tarafıyla da kişiyi başka bir yere konumlayan bir şey. Hayır yapmayı seven, hayır işleyen, dolayısıyla karşıdaki de mağdur, bekleyen. Bizim ilk çıktığımız nokta da oydu; ihtiyaç sahibini belli bir zaman sonra belki de hemen destekçiye dönüştürebilmek.

İnsanların elinden gelen şeyler aynı zamanda başka birinin ihtiyacı da olabiliyor değil mi?

Tabii. Örneğin biri bir duvar ustasıdır, yeni tamir edeceğimiz bir inşaata bir günlük işçi olarak çalışmayı taahhüt ediyordur. Amacımız, herkesin iş yapabilirliği oranında ve vaktini ayırabileceği düzende bir sistem kurmaktı.

Beta versiyonla yola çıktınız. Sitede sürekli geliştirme ve yenilikler var mı?

İhtiyaç Haritası şu anda emekleyen bir bebek. Dolayısıyla tamamlanmış bir yapı değil. Kullanıcıların katkısıyla sürekli gelişiyor, değişiyor. Hayattan ve uygulamadan edindiğimiz tecrübelerle, sistemin arkasında çalışan arkadaşlarımızın direkt kullanıcılardan aldığı geribildirimlerle gelişiyor.

Teknolojik altyapıya destek vermek isteyen, teknolojik ya da sosyal girişmlerin içinde bulunan ve bizimle destekleşmek isteyen insanların paylaştığı bilgiler de oluyor. Bunların hepsi çok değerli bizim için. Her zaman bilgilere, önerilere açığız. Çünkü hiçbirimizin aklına gelmeyen bir fikir, bir başkasının aklına gelebiliyor ve bu çok değerli. O yüzden beta kültürüyle çıktık yola. İhtiyaç Haritası’nın yaygınlaşmasına haziran ortasında ivme kazandıracağız ve eylül ayında büyük bir tanıtım yapmak istiyoruz.

Herkes sosyal sorumluluk projesi içinde yer almak ister ama bunu hayata geçirmek çok zordur. Bu hayata geçirme kısmında sizin zorlandığınız anlar oldu mu? Başlarda gerçekten işe yarayacak mı kaygısı var mıydı?

Tabii ki vardı. Bir yandan da şöyle bir şans vardı. Sosyal sorumluluk çalışmaları benim için çok yeni değildi. Her ne kadar profesyonel anlamda olmasa da, sahayla ilgili iyi kötü bir bilgim vardı. Birçok noktada katılımcı, destek veren, bazı projelerde eğitmen gibi çalıştığım oldu. Oradan getirdiğim bir ön bilgi vardı. Bunun yanı sıra İhtiyaç Haritası kurucularından Ali Ercan Özgür, Elif Kalan, Güler Altınsoy’un bilgi ve çeperimizdeki arkadaşların da bir bilgi birikimi vardı. Dolayısıyla sahayı ve sistemin Türkiye’de nasıl işlediğini bilen bir ekip. Serdar Gümüşkaya bizim aslında bu sistemi kuran arkadaşımız.

“Bizim için ihtiyacın bir hiyerarşisi yok”

 Sistemin harita temelli bir yapısı var. Görselleştirme günümüz dünyasında birçok veriyi okumayı kolaylaştırıyor. Siz bunu neden tercih ettiniz?

Seçim haritası benzeri bir şeydi bizimki. Google’ın veritabanını kullanıyoruz. Bir kısım tecrübe edilmiş bir sistem olmasından ve birebir örneği olmasa da seçim haritasındaki pinlemek, bir yerde olmak, bir yeri seçebilmek özelliklerinden dolayı tercih ettik. Sonra biz onları geliştirdik; kategorize ettik ve kategorileri belli bir düzeye getirdik. Ana sayfa girişinde olan ihtiyaç, ihtiyacın girişine destek, desteğin altında gönüllülük, mobil uygulaması, sıkça sorulan sorular, arama motorunu ekledik. Neye ihtiyaç duyuluyor, neyi destekleyeceğinize dair bir arama motoru geliştirip oradan içeriği girecek bir mekanizma oluşturduk. Desteğe yerini bulmak, hedeflemeye dair bazı şeyler yaptık.

Siteye girilen ihtiyacı filtrelediğiniz bir sistem var mı peki?

Evet var. Bu hem destekçiyi hem ihtiyaç sahibini koruyan bir filtre. Dolayısıyla o filtreden geçen ihtiyaçları, destekleri paylaşıyoruz. İlk başta hepsini kontrol etmek bir buçuk ayı buluyordu. Sonra bir aya indi. Şimdi iki haftayı buluyor. Bu iki haftanın doğrusu olduğunu düşünüyoruz. İhtiyaç sahibiyle destekçiyi buluşturma süresi olarak iki haftanın doğru olduğunu düşünüyoruz. Çok acil bir şey oludğunda acil ibaresi oluyor zaten. Bizimkiler tarama yaparken onların içinde görüp öne aldıkları bazı şeyler de olabiliyor. Ama bizim için ihtiyacın bir hiyerarşisi yok. İhtiyaç sahibinin de olmadığı gibi. Dolayısıyla her şeye ve herkese aynı mesafede duruyoruz.

İhtiyaçlar konusunda suistimal ediliyor mu? İlginç ihtiyaçlar oluyor mu?

iPhone 6S mesela. Onu pek ihtiyaç olarak görmüyoruz. Yeni bir beyin isteyenler oluyor, onlara yardımcı olamıyoruz. “Playstation3 alamıyorum çocuğuma” diyenler var. Huzur isteyen var. Çeşitli ihtiyaçlar var, o ihtiyaçlar belli bir süzgeçten geçiyor tabii. Gelinlik ihtiyacı oldu, mesela o karşılandı. Gerçekten ihtiyaç varsa neden olmasın. Teleskop ihtiyacı oldu. Diyarbakır’da bir öğretmen dedi ki, “Çocukların sadece bu dünyanın Diyarbakır’dan ibaret olmadığını göstermek istiyorum” dedi. Dolayısıyla o bizim koşarak gerçekleştirdiğimiz bir ihtiyaç oldu. Gözümüzden yaş düşmeden gerçekleştirelim bunu dedik. Bir imam, “Beton soğuk çekiyor, cemaate mahçup oluyoruz. O yüzden halı ihtiyacını lütfen giderelim” demiş. O ihtiyaç da çok hızlı karşılandı.Galiba o ihtiyaçları anlatma biçimi ve insanların yaklaşımı, onları daha iyi anlamamızı sağlıyor. İlan girmeye çalışanları görüyoruz. Kendi noktasını belirtip ilan girmek istiyor. Çeşitli bug’ları böyle görmüş oluyoruz biz de.

İhtiyaç Haritası bağış ya da para kabul etmiyor. Bunun nedeni ne? İnsanların projeye güvenmesi ve projenin hızla yayılmasının en büyük sebebi sizsiniz. Dolayısıyla insanlar bu kadar güvenmişken para yardımı da yapmak isteyebilir. İhtiyacı somut anlamda karşılayamayacak kişiler para yardımı yapamaz mı?

Bu güveni kazanmış olmamızın bir nedeni de, galiba bu. Çünkü kişiler bağış yapma kültürüne karşı olmayıp, yanında da olsa biz insanları biraz daha aktive etmek istiyoruz. Mahallesinde neye ihtiyaç olduğunu sadece harita üzerinden değil çevresine de baksın istiyoruz. Dolayısıyla muhtarına sorsun, belediyesi ne yapıyor onunla ilgilensin, kendi ihtiyacını bile kendine sorsun. Çünkü insanlar çok az neye ihtiyacım var diye kendine soruyor. Somut ihtiyaçlar da soyut ihtiyaçlar da olabiliyor. Belki de güvenmeye, belki daha çok çalışmaya, belki daha çok sevgiye, ilgiye… Başkasının derdini dert edinmeye ihtiyacı var belki. Para yardımı tam da bunun önünü kesiyor aslında. Kişiyi içsel olarak çok rahatlatan bir miktar paranın oraya verilmiş olması, o kişiyi tüm bu sorumluluklardan sıyırıyor. En büyük sebeplerden biri bu. İkincisi bu güven meselesi. Biz, “O paraları veriyoruz, acaba nereye gidiyor?” sorusunu herkes soruyor. En güvenilir dernekten hiç adını bilmediğimiz derneğe kadar bu soru herkesin kafasında mevcut. Biz bunu istemedik. Bir de o başka bir tahakküm yaratabiliyor. Dolayısıyla o tahakkümün bir sorumluluğu var. Onu da çok istemedik. Parayla uğraşıp enerjimizi ve zamanımızı buraya aktarmak istemedik aslında. Bir tarafıyla dediğiniz gibi önemli bir şey. Çok hızlı, birçok meseleye çare olabilecek bir şey.

Peki bu düşüncede olan kişilere dair bir fikriniz var mı?

Evet, “kumbara” gibi bir şey düşüncesindeyiz. Mesela bir x firması, bize paketlerin kargolanması bağlamında destek olmak istiyor diyelim. Onların vereceği destekle, o desteği bir rakam olarak belirleyip o kumbaraya, x firmasının x kargo şirketinin kumbarasına bağış yapılabilir, destekleyebilir. Dolayısıyla kişi şunu diyebilir, “Benim verecek bir şeyim yok. Bir hizmet veremem, destek veremem, o zaman bu kargocu için 10 TL, 100 TL bağışlamak istiyorum.”

Yardımın ulaştırılmasına yardım etmiş oluyor bir anlamda değil mi?

Evet aynen. Dolayısıyla ne oluyor, İhtiyaç Haritası’nın kendisine değil x kargo şirketine destek olmuş oluyor, kumbaranın içi dolmuş oluyor. Bu tip başlıklar için de kumbaralar ve ortak çalıştığımız derneklerle kumbaraları birleştirmek istiyoruz. Bir dernek ya da vakıf ayrımımız yok. Herkese aynı mesafede duruyoruz. Ne zaman böyle bir kampanya başlatırsak böyle desteklerimiz olacak.

Birçok dernek ve vakıfla da çalıştınız. Bu çalışmalar nasıl gidiyor?

Evet, 70’in üzerinde dernekle çalıştık. İhtiyaç Haritası’nda bir kısmı hala bulunuyor. 81 ilden ihtiyaç geliyor, neredeyse 81 ilden de destek geliyor. 15 binin üzerinde gönüllü var şu anda. Açıldığından beri 1 milyonun üzerinde ziyaret oldu. Derneklerle yaptığımız çalışmalar da onların ne kadar ihtiyaç girdikleriyle sınırlı. İhtiyaç Haritası’nın ihtiyaçları ve destekleri hayalgücüyle sınırlı aslında. Çalışamayacağımız bir dernek olduğunu düşünmüyorum. Onlar ne kadar kendilerine destek ararlarsa, ihtiyaç oluştururlarsa biz de o kadar desteklemeye çalışıyoruz.

mert firat

“Herkese sorumluluk düşüyor”

Ünlü isimlerin sosyal sorumluluk bağlamında çağrıda bulunması daha etkili oluyor. Bu konu ne kadar önemli sizce?

Çok önemli. Bence olmazsa olmaz bir şey. Siyasetçilerden, işadamlarından, iş kadınlarından, bilim insanlarından, eğitmenlerden, akademisyenlerden, aslında toplumun her kesiminden beklemeliyiz. Herkese sorumluluk düşüyor çünkü. Oyuncular, şarkıcılar, yazarlar, birtakım kanaat önderleri biraz daha göz önünde bulunuyor. O yüzden onların zaten üzerine düşen bir görevmiş gibi düşünüyorum ben. “Vay be ne güzel şeyler yapıyoruz” diyoruz biz burada da, aslında olması gereken bu. Doğalında bu olsa, ne güzel iş yapıyorsun demeyeceğiz. “Aa ne güzel Facebook’a girmişsin, ne güzel içerikler paylaşıyorsun” demiyoruz ya hani. Facebook’ta paylaş butonu var, burada gerçek bir paylaşımdan bahsediyoruz. Bu bize daha değerli geliyor. Al Jazeera ile bir röportaj yapmıştık, anlattık anlattık, onlar bize İhtiyaç Haritası’nı ‘online imece’ diye özetlemişlerdi. Biz de onu düsturumuz edindik. Derdimiz, imece kültürünü yeniden canlandırmak.

Peki ünlü isimlerin çağrıda bulunduğu videolarda sizce çağrının nasıl, hangi cümlelerle yapıldığı ne kadar önemli?

Çok önemli. Videonun yayılması, bir fikrin yayılmasını sağlayabiliyor. Mevzu, seçilen içeriklerle de doğru orantılı. Ünlü oyuncuların arka arkaya geçip “Yardım et, şöyle yap böyle yap” dedikleri onlarca video var. İnsanlar, “Tamam abi, anladık da, meseleyi bir anlatın, neye yardım ediyoruz” diye düşünüyorlar. Biraz o da insanların aradıkları bir şey. Belli bir zaman sonra o video paylaşılmaz da oluyor, o içerik, o metin.

Teknoloji ve sosyal medyanın İhtiyaç Haritası’nda nasıl bir yeri var?

Türkiye’de yüzde 53 internet kullanılıyormuş. Kalan yüzde 47 için ne yaptığımız aslında daha önemli. Ciddi bir internet kullanıcısı var. Akıllı telefonlar zaten hayatın bir parçası oldu. Dolayısıyla bu teknolojik altyapı internetin, bilgisayarın ulaşamadığı yerlere ulaşabilme imkanı veriyor bize. Gidemediğimiz okullar ve hiç bağlantı kuramadığımız öğretmenler var. Başka öğretmenlerle bağlantı kurup altı okulun sorumluluğunu almış öğretmenimiz var mesela. O öğretmen oradaki ihtiyaçları İhtiyaç Haritası’ndan bizimle paylaşabiliyor.

İhtiyaç Haritası’nın sürdürülebilirliği teknolojik bağlamda bizim için esas. Tamam yenilikçi ama biz İhtiyaç Haritası’nın ne kadar iyi bir fikir, ne kadar yenilikçi olmasıyla değil de kullanım kolaylığı, kişinin hayatına kolayca yerleşiyor olmasıyla ilgileniyoruz. Teknoloji bizim için kapı açmak için iyi bir anahtar.

İnternetin olmadığı ve insanların ihtiyaçlarını haritaya giremeyecekleri yerlerdeki ihtiyaçlara yönelik çalışmalarınız var mı?

Var. Muhtarlar ve sivil toplum kuruluşları bizim için doğru adres. Kişiler zaten dolaylı anlamda bilgisi varsa başvuruda bulunuyor. Dolayısıyla internetin ulaşamadığı noktalara o bölgelerde çeşitli alanlarda faaliyet gösteren dernek, kurullarla çalışıyoruz. İnternetin olmadığı yerlere bir kit oluşturup göndermek istiyoruz.

İhtiyaç Haritası’nın mantığını küçük yaşlardan itibaren yaymak da istiyorsunuz. Bunun için çalışmalarınız var mı?

Mesela beşinci sınıflardan gönüllülerimiz var. Beşinci sınıftan başlayıp on ikinci sınıfa kadar devam eden bir süreç yönetmek istiyoruz. Bu çalışmayı bir pilot okulda başlattık. Yaşa ve ihtiyaca göre başta kitap, defter, diş fırçasıdır, sonra kıyafettir, sonra belki o yaz bir okul tamir etmektir, bir sonraki yaz belki karşılıklı İngilizce pratiğin yapılmasıdır. Dolayısıyla yardımlaşma ve aslında topluluk içinde çalışmayı da sağlayan bir şey. Tabii ki sosyal sorumluluk çalışmaları başka bir bilinç kazandırıyor ama başka faydaları da var. Bireyin kendi fikrini geliştirmesi, kendi dünyasına yaratıcı dünyasına vakıf olması önemli, bir tarafından da bireysel davranış ya da aklı topluluk içinde de kullanabilmesi önemli. Çünkü yeni bir fikre açık olması gerekir, bazen fikrin reddedilmesine tahammül geliştirmesi gerekir. Kurumsal ve sosyal hayatımızda görüyoruz, kişilerin ikinci bir fikre tahammülleri olmayabiliyor. Bu da topluluk içinde o deneyimi geçirmemiş olmaktan ileri geliyor.

İhtiyaç Haritası, bir anlamda Türkiye’ye dair veriler de sunuyor değil mi?

Evet. Türkiye’nin profilini görüyorsun. Desteğin az, ihtiyacın çok olması da bir gerçek. Her zaman, “Ne kadar çok destek var, ne kadar çok ihtiyaç var” gibi bir durum yok. Gerçek neyse orada o oluyor. Dolayısıyla analiz yapan bir tarafı da var. Bu da önemli.

Şimdiye kadar İhtiyaç Haritası’na bireysel çabalarıyla destek olan ve sizi şaşırtan örnekler var mı?

Kadın destekçilerimizden biri, bir diş hekimi. Kendisi oyuncak paketi hazırlıyor, bunun için 14 otobüs şirketi geziyor. Hiçbiri ulaştırmayı kabul etmiyor. 15’incisi kabul ediyor. “Sen benim şehrime böyle bir şey götürüyorsun, ben bunu niye ücretsiz taşımayayım” diyor adam. Yedi sefer ihtiyaç karşılıyorlar. Diş hekimimiz, okullara gidip diş taraması yapıyor, sağlık taramasının yanı sıra oradan oyuncak desteği alıyor. Çocukların artık oynamadığı oyuncakları alıp başka şehirlere başka ihtiyaç sahiplerine iletiyor. Bu tek başına yaptığı bir şey. Bizden destekle, kendini de aktive ettiği bir çalışma.

Bir başka kadın destekçimiz diyor ki, “Ben iyi dikiş dikerim. İhtiyacı gördüm yazılmıştı. Tiyatro kostümü ihtiyacı vardı. Kumaş bulunursa, ben o kostümleri dikmek isterim”. Kumaş bulunuyor, kostüm ihtiyacı gideriliyor.

İhtiyaç Haritası’nın bundan sonraki hedefleri neler?

Toplamda Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 56.500 okul var. Yakın zamanda Milli Eğitim Bakanlığı’ndan onaylanmış olduk. Zaten çok fazla çalışma yapıyorduk. Benzeri bir çalışmayı GAP bölgesi’nde gençlik örgütlenmesiyle çalışmalar yapıyoruz.