Otizmde Üvey Anne Mühendisliği
Naciye Torunlar Aksu, Türkiye’nin başarılı kadın profillerinden biri… Bilgisayar mühendisliği, tasarımcılık, finansal danışmanlık deneyimlerinde adından övgüyle söz ettirse de asıl başarısını üvey anneliğine borçlu. İkinci eşinin ikinci çocuğu olan, 17 yaşında Otizmli oğlu Ayberk ile geçirdiği 3 yıllın hikayesini tanımlamak için aslında “başarılı” kelimesi bile yeterli kalmıyor. Naciye Torunlar Aksu ile ilham veren hikayesini konuştuk. […]
Naciye Torunlar Aksu, Türkiye’nin başarılı kadın profillerinden biri… Bilgisayar mühendisliği, tasarımcılık, finansal danışmanlık deneyimlerinde adından övgüyle söz ettirse de asıl başarısını üvey anneliğine borçlu. İkinci eşinin ikinci çocuğu olan, 17 yaşında Otizmli oğlu Ayberk ile geçirdiği 3 yıllın hikayesini tanımlamak için aslında “başarılı” kelimesi bile yeterli kalmıyor. Naciye Torunlar Aksu ile ilham veren hikayesini konuştuk.
Naciye Aksu’yu diğer annelerden farklı kılan iki özelliği var; otizmli oğlu Ayberk’in hayatında yarattığı muhteşem değişim ve bunun yanı sıra otizmle yaşam noktasında başka anneler için emek koyduğu sivil aktivistlik…
Naciye Aksu’yu farklı kılan ise Ayberk’in hayatında yarattığı muhteşem değişimin yanı sıra otizm farkındalığı ve otizmle yaşama gibi konulardaki sivil aktivistliği… Herhangi bir STK ya da kurumla çalışmak istemeyen Aksu, özellikle maddi imkanları yeterli olmayan, özel eğitimlerden beklediği sonuçları alamayan, çocuğuna ilaç kullanmak istemeyen annelere yol göstermeye yaşamını vakfetmiş durumda.
İLK DUYDUĞUNDA OTİZME FRANSIZ KALMIŞ
ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği’nden mezun olan sonrasında ise başarılı mesleki deneyimler yaşayan Naciye Aksu, “Otizm” kelimesini ise ilk kez Ayberk’in babası, eşinden duymuş. Aksu, o anı, “Tabir yerindeyse, ‘Fransız kaldım’. ‘Kızım British School’a gidiyor, oğlum da otizmli’ deyince, onu da İngilizce özel bir eğitim, hatta sporcu kavramı sandım, konuyu kapattım” diye anlatıyor. Sonrasında, Ayberk’i ilk gördüğünde ise donakalmış. Oturduğu yerde dakikalarca aynı hareketi tekrarlayan, sadece topları havaya atıp tutan, garip sesler çıkaran, ağzı yana kaymış ve salyalar akan, gözlerini kaydıran, 14 yaşında, 90 kilogram bir çocuk… Eşiyle yaptığı uzun sohbetler sonucu; “her biri yeni bir umut kapısı eğitimler, yurtdışında özel kamplar, özel hocalar, terapiler, harcanan paralar, bakıcılar, sınırsızca sunulan imkanlar” karşısında hayrete düşen Aksu; “Bu çocuğun güven duyacağı birine ve sevgiye ihtiyacı var” sonucuna varmış.
“BİZ ÖLÜRSEK BU ÇOCUĞA NE OLACAK” KORKUSU
Aksu, Ayberk’e bir zarar veririm korkusuyla, ilk etapta konuya dahil olmayı tercih etmemiş, sadece uzaktan izlemiş, ama yavaş yavaş “Biz ölürsek bu çocuğa ne olacak” endişesi de kendini göstermeye başlamış. Geleceğe dair araştırmalar yaparken, yatılı okullar, bakım evleri bakınırken Aksu’nun bakış açısını İngiltere’de okuyan öz oğlu değiştirmiş. Oğlunun, “Otizmliler aslında ileri zekalı olabiliyor. Bakış açını değiştirmeyi dene. Mesela Bill Gates’i incele, onun bir vakfı var” sözleri Aksu’nun bakışını, gözlemlerini bir anda değiştirmiş.
Ayberk’i farklı bir gözle incelemeye başlayan annenin kafasına ilk “dong”, bir gün köpekten korkan çocuğun, köpeği kaçırmak için elektrik süpürgesini çalıştırdığını, köpek kaçtıktan sonra kapatıp oyununa devam ettiğini görünce vurmuş.
Konuşmayan ve hiçbir zaman konuşamayacağına dair uzman raporları olan, öz bakım becerilerini tek başına yerine getiremeyen, sadece ellerini göğsüne vurarak, değişik sesler çıkarırken rahatlayan Ayberk’in hayatındaki değişimin umut ışığı ilk kez o hareketiyle kendini göstermeye başlamış.
İKİ GÜNDE SADECE GÜVENİNİ KAZANMIŞ
“Ben köpeğimi, kedimi eğittim, kuşuma konuşmayı öğrettim, neden bu çocuğa da bir şeyler öğretemeyeyim ki” kararını verdikten sonra o gece sabaha kadar hiç uyumadığını belirten Naciye Aksu, öncelikle bakıcıları göndermiş ve Ayberk’in güvenini kazanmak için bir plan yapmış. Aksu, havuza gitmeyi ve yüzmeyi çok seven Ayberk’e eşlik etmeye başlamış ve ilk iki gün o ne yapıyorsa aynısını yaparak güvenini kazanmayı başarmış. Onunla taşları eşelemiş, havuza yanında girip, onun hareketlerinin aynısını yapmış, sürekli tekrarlanan davranışlara aynı şekilde eşlik etmiş, karşısına geçerek, aynı şekilde toplarla oynamış, aynı sesleri çıkarmış… ve üçüncü gün, “Artık Ayberk’i o cam fanustan çıkarıp kendi hayatımıza alma zamanı geldi” demiş.
15 GÜNDE BİR MUCİZE GERÇEKLEŞTİRMİŞ
Sihirli bir kapı gibi mucizelere açılan üçüncü gün, Ayberk’in güvenini kazanan Aksu, bir anne sağlıklı bir çocuğa nasıl davranıyorsa, Ayberk’e de aynı şekilde davranmaya başlamış ve sabırla ilerlediği yolda, 15 günde mucizeler yaratmış. Ayberk’in algısının açık olduğu objeler, yemekler ve hareketlerle işe başlayan Aksu, üçüncü günün sabahından itibaren yaptığı her işe onu da ortak etmiş. Elinden tutmuş dolaptan bardak almasını sağlamış, bir süre sonra Ayberk, dolaptan bardağını kendi alır olmuş. Elinden tutmuş tabakları masaya yerleştirmiş, bir süre sonra Ayberk, masa hazırlamaya başlamış. Tuvalete her girdiğinde Ayberk’e tuvaleti anlatmış, bir süre sonra Ayberk tuvalete kendi başına girer çıkar olmuş. Tablet bilgisayarlara ilgisini keşfedince, videolar çekip izletmeye başlamış, Ayberk bulaşık makinesi doldurup boşaltmaya, banyo yapmaya başlamış. Öz oğluna nasıl yüzme öğrettiyse, Ayberk’e de aynı şekilde yüzme öğretmiş. Ayberk, yüzmede derece almaya başlamış. İki yatak dışında eşya bulunmayan odanın dizaynını değiştirmiş, kendi oğlunun odasının aynısını yapmış, odaya televizyon, bilgisayar, dolap yerleştirmiş. Ayberk, vaktini müzik dinleyerek geçirmeye başlamış. Bebeklerin konuşma becerilerini nasıl geliştirdiğini incelemiş ve Ayberk’in algısının açık olduğu en sevdiği nesneleri seçip, belirgin dudak hareketleri ile nesne ve kelimeler arasında bağ kurdurmuş, Ayberk konuşmaya başlamış. Ayberk, 15 günde öğrenme algısı açıldıktan sonra onca eğitimin ardından yaşadığı başarısız deneyimlerle umudunu tümden yitiren babasının bile uzun süre inanamadığı yeni bir hayata adım atmış.
AYBERK NACİYE AKSU’YU ANNELİĞE SEÇMİŞ
Naciye Aksu’yu “Anneliğe” seçen Ayberk için hayat artık daha kolay… “Sağlıklı çocukları olan sağlıklı anneler, ‘Allahım bana evlat acısı yaşatma, benim ömrümden al çocuğuma kat” diye dua ederken, engelli çocuğu olan anneler, ‘Allahım, benim canımı çocuğumdan önce alma da gözüm arkada gitmesin, benden sonra çocuğum daha da acılar çekmesin’ diye dua eder” diyen Aksu’nun ise içi artık daha rahat…
Sabırla, inatla ve büyük bir hırsla ilerleyen süreçte bağırarak inleyerek uyumayan, bakışları düzelen, zayıflayan, kendi işini kendi halleden, hatta evin alt katında tek başına yaşayan, kahvaltıyı hazırlayan, masayı toplayan, bulaşık makinesi yerleştiren, Alaçatı’da bir pizzacıda çalışan ve hatta ünlü bir erkek giyim markası için modellik yapan Ayberk, onlarca tükenmiş aileye de örnek oluyor.
ONLAR ARTIK BİRER UMUT IŞIĞI
Naciye Aksu’yu diğer “başarılı anne” hikayelerinden ayıran en önemli özelliği ise sivil liderliği… Özellikle, büyükşehirlerden uzakta yaşayan ya da “Otizmle mücadelenin çok masraflı bir süreç olduğu” ön kabulü ile baştan vazgeçmiş ya da tüm birikimlerini okullara, özel eğitimlere harcayan, çocuğunun “öteki” olduğunu düşünen, çocuklarını bir fanusta yaşatan annelere ulaşmayı hedefliyor Naciye Aksu… Sosyal medyayı çok etkin kullanıyor, Facebook’ta Ayberk Aksu adına açtığı hesapta yazılar yazıyor, konferanslara katılıyor, programlara konuk oluyor, doktorlardan ilkokul öğretmenlerine pek çok kesime seminerler veriyor… Sosyal medya aracılığı ile şimdiden 3000-3500 anne ile irtibat kurmuş. En önemlisi de tüm bunları maddi bir kazanç elde etmeden tamamen gönüllülük esasıyla yapıyor.
Naciye Aksu ve oğlu Ayberk’in hikayesinin ayrıntıları, deneyimleyerek oluşturduğu eğitim modelinin detayları, annelere tavsiyeleri, deneyimlerini paylaştığı başka annelerin hikayelerini yazımızın ikinci bölümünde okuyabilirsiniz.
Bizi Takip Edin