K.Maraş’ta mülteci kapmlarına dair tartışmalar: ‘16 köyün ortasında, halkın demokratik yapısını bozacak’
Avrupa ile Türkiye arasında yapılan mülteci anlaşması sonrası yapımına başlanan mülteci kampları, bölge halkı tarafından tepkiyle karşılanıyor. Bölge sakinleri “Mültecilere değil, kampın yerine karşıyız” diyor. Mülteci kamplarına karşı yükselen bu tepkileri, bölgede faaliyet gösteren Maraş Yaşam Platformu, Mazlumder Mülteci Komisyonu, Eksende İnsan Derneği ve Mülteciyim Hemşerim Dayanışma Ağı’yla konuştuk. Kamplara neden karşı çıkıyorsunuz? Pir Sultan […]
Avrupa ile Türkiye arasında yapılan mülteci anlaşması sonrası yapımına başlanan mülteci kampları, bölge halkı tarafından tepkiyle karşılanıyor. Bölge sakinleri “Mültecilere değil, kampın yerine karşıyız” diyor. Mülteci kamplarına karşı yükselen bu tepkileri, bölgede faaliyet gösteren Maraş Yaşam Platformu, Mazlumder Mülteci Komisyonu, Eksende İnsan Derneği ve Mülteciyim Hemşerim Dayanışma Ağı’yla konuştuk.
Kamplara neden karşı çıkıyorsunuz?
Pir Sultan Derneği Maraş Bölge Başkanı ve Maraş Yaşam Platformu üyesi Salman Akdeniz: Burada yapılmak istenen kampın mevcut ölçüsü 374 dönüm. Getirileceği söylenen insan sayısı 27 bine yakın. Kampın yapılmak istendiği alan Maraş ile Pazarcık ilçesi arasında bir alan ve Kürt-Alevi köylerinin tam ortasında, köylerle iç içe. Kamp ‘Terolar’ isimli köyde yapılmak isteniyor. Bu hukuksuzluğu ve işgali bir tarafa bırakalım, getirilecek 27 bin insanı 374 dönüme yerleştirmek mantıksızlıktır. Şöyle örnekleyelim, bizim Pazarcık adlı bir ilçemiz var, bu ilçenin nüfusu 30 bine yakın ve kurulduğu alan 16 bin dönüm. Hal böyleyken getirdikleri 27 bin insanı 374 dönüme koyacaklar. Bu akıl, mantık, vicdan işi değil. İşin teknik ayrıntıları zaten hukukçular tarafından araştırılıyorken bizim de en çok dikkat çekmek istediğimiz konu bu. İnsanların kaygısı, korkusu da buradan geliyor.
‘78’de yaşanan katliamın travmasını hem Sünni yurttaş hem de Alevi yurttaş üstünden atamadı’
Mültecilerin can güvenliğinizi tehlikeye atacaklarını düşünmenizin sebebi nedir?
Pir Sultan Derneği Maraş Bölge Başkanı ve Maraş Yaşam Platformu üyesi Salman Akdeniz: Maraş’ın tarihinde yaşamış olduğu acı bir olay var. 78’de yaşanan katliamın travmasını hem Sünni yurttaş hem Alevi yurttaş hala üstünden atamamışken, bununla yüzleşememişken Suriye’de yaşanan, Suriyeli halkları karşı karşıya getiren, kısaca şunu söyleyeyim emperyalizme hizmet eden bir savaştan kaçıp buraya gelen Suriyelilerin içerisinde o bölgede insanları inançları ve etnik yapıları yüzünden katleden kişilerin de olabileceği korkusu var. Afad kamplarında bu insanların olduğu söyleniyor, Afad kamplarında yakalanmışlar. Türkiye’de yapılan çeşitli bombalamaları bu insanlar üstlendi. Korku bundan kaynaklanıyor. Suriye’de yaşanan ve Suriyelilerle birlikte kaçan bu insanların yaratacağı sonuçlar insanlara Maraş’ın tarihindeki katliamı hatırlatıyor.
‘Biz mültecilere karşı değiliz ama bölge halkıyla Suriyelilerin karşılıklı yaşadığı sorunlar had safhada’
Pir Sultan Derneği Maraş Bölge Başkanı ve Maraş Yaşam Platformu üyesi Salman Akdeniz: Şunu da söyleyelim, biz mültecilere karşı değiliz. Pazarcık bölgesinden Avrupa’ya mülteci olarak giden çok fazla yurttaşımız var. Mülteciliği yaşamış, mülteciliğin ne olduğunu iyi bilen bir bölge; mağdur olmuş, yerinden edilmiş bir halkın mülteciliğine karşı çıkamaz. Vicdanımız bunu mümkün kılmaz. Biz yerine karşıyız, bu 16 köyün ortasına yapılacak olan, halkın demokratik yapısını bozacak bir kamp var. Devletin, bölgenin hassas yapısını göz önünde bulundurmadığını düşünüyoruz.
2014’de Suriyelilere dönük bir linç girişimi oldu ve biz ona da karşı çıktık. Adliyede onlarca, yüzlerce kayıtlı vaka var, dosyalar var. Suriyelilere saldırıldı, dükkanları yağmalandı. Tozpembe bir tablo çizmenin gereği yok. Bölge halkıyla Suriyelilerin karşılıklı yaşadığı sorunlar had safhada.
Mültecilerin entegrasyonuna yönelik çözüm önerileriniz neler?
Pir Sultan Derneği Maraş Bölge Başkanı ve Maraş Yaşam Platformu üyesi Salman Akdeniz: Bizim çözüm önerilerimiz yok fakat yurtdışında, Avrupa’da mülteci olarak yaşayan kardeşlerimizin söyledikleri var. Şunu söylüyorlar, bizi toplu halde barındırmazlar. Örneğin 10 bin nüfuslu bir bölgeye bin tane bile mülteci koymazlar çünkü oranın demokratik yapısını bozacağına inandıkları için dağıtırlar. Biz de tam bu noktada diyoruz ki; bu mağdur insanların sığınacakları bir yer yapılsın. Hem hukuki, hem vicdani hem de teknik açıdan bu insanların kendilerini ifade edebilecekleri, yaşayacakları bir ortam olsun. Fakat bunların burada olması imkansız. Önermemize gerek yok, bu işin örnekleri var. Söylüyoruz, paylaşıyoruz. Avrupa’nın mültecileri nasıl barındırdığına baksınlar.
‘Türkiye insanı bugüne kadar üzerine düşen misafirperverliği yaptı, bundan sonra da yapacaktır’
Yapılan anlaşmadan sonra Avrupa tarafından iade edilecek mültecileri karşılamaya hazır mıyız?
Kahramanmaraş Eksende İnsan Derneği: Hazır olup olmadığı sorusunun muhatabı devlet yetkilileri ise böyle bir anlaşmaya imza atan yetkililerin gerekli hazırlıkları yapmamış olması düşünülemez. Elbette yapmışlardır. Vatandaşlar ise şu anda ülkemizde bir buçuk milyon civarında mülteci yaşıyor. Bazı münferit olaylara istisna kaydı düşersek, Türkiye insanı bugüne kadar üzerine düşen misafirperverliği yaptı, bundan sonra da yapacaktır; mülteci sayısı ne olursa olsun.
‘Mültecileri karşılamaya hazır değiliz. Mülteci konusunu sadece ekonomik yük olarak görmek ve bu şekilde bakmak sakat bir bakış açısıdır’
Mazlumder Mülteci Komisyonu: İade edilecek mültecilerin akıbeti ne olacak? Sınır dışı mı edilecekler? Kamplarda mı kalacaklar, geri gönderme merkezlerinde mi yoksa serbest mi olacaklar? İade edilen mülteciler iltica prosedürüne erişimleri olabilecek mi? Bu soruların cevabı tam olarak belli değil.
Türkiye zaten mevcut durumda 3 milyondan fazla mülteci var ve bunu yönetmekte çok zorlanıyor, sorunlar yaşanıyor. Avrupa’dan gönderilecek olanlarla birlikte, bunu yönetmek yeni sorunlara yol açacak muhtemelen. Esasen, iade edilecek mülteciler için Türkiye’nin yeterli kapasitesi ve alt yapısı yok. AB’nin sırf ekonomik yardımı yetmez. Mülteci konusunu sadece ekonomik yük olarak görmek ve bu şekilde bakmak sakat bir bakış açısıdır. Ayrıca ekonomik yükün sürdürülebilirliği de AB yardımına rağmen pek kolay olmayacak gibi görünüyor.
Mültecileri karşılamaya hazır değiliz. Statüsüzlük sorunu devam ediyor; Cenevre sözleşmesine konulan coğrafi çekince kaldırılmalı ve “mülteci hukuki statüsü” mültecinin geldiği ülke ayrımı yapılmadan tanınmalıdır. Her iade edilen bir yasadışı göçmene karşı bir mülteci konusu da neresinden tutsan elinde kalacak bir tutarsızlık abidesidir.
‘Mültecilikle yüzleşemeyen bir toplumla yaşıyormuşuz’
Mülteciyim Hemşerim Dayanışma Ağı: Anlaşmadan önce hazır değildik ki! Anlaşmadan sonra hiç hazır olduğumuzu düşünmemekteyiz. Sadece idari hazırlıklar ya da devlet yetkililerinden bahsetmiyoruz hazır değiliz derken. Aynı zamanda toplumdan da bahsediyoruz.
Mülteci meselesi bir krize dönüşme emareleri verdiği andan itibaren, devlet sınırlı sayıda mülteciye içinde yaşaması nerdeyse imkansız olan bir kamp yaptı. Toplumun büyük çoğunluğu ise bu insanların biçareliğini, siyasal, sosyal, dinsel, cinsel, iktisadi, fırsata(!) dönüştürdü.
Kendi geçmişindeki mültecilik halleriyle yüzleşemeyen, halihazırda devam eden mültecilik hallerindeki durumuyla (örneğin Avrupalıların yabancı düşmanlığından şikayet edebilen) yüzleşemeyen bir toplumla yaşıyormuşuz. Üstelik daha kötüsü; sebeplerinden biri olduğu savaştan zarar görenleri pazarlık unsuru olarak, tehdit aracı olarak, çapsız dış politikasını kabule zorlama şantajı olarak ve kendi toplumunu terbiye vesilesi olarak kullanmaktan zerre çekinmeyen bir devletin idarecilerinin yönettiği bir ülkede…
‘Mültecilerin ağırlanması işi sadece resmi organlara bırakılmamalı’
Bu hazırlık aşamasında yapılan kampları yeterli buluyor musunuz?
Eksende İnsan Derneği: Mülteci kamplarının sayısının yeterli olup olmadığına cevap verebilmemiz için mülteci sayısı, kampların potansiyeli gibi birçok teknik detaya hakim olabilmemiz lazım. Ancak şu kadarını söyleyebiliriz ki mültecilerin ağırlanması işi sadece resmi organlara bırakılmamalı. Bu konuda başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere özel kurumlar da işin ucundan tutmalı. Örneğin derneğimizin faaliyet yürüttüğü K.Maraş ilinde toplam mülteci sayısı gayrıresmi verilere göre 70-80 bin civarında. İlimizdeki çadırkentin kapasitesi ise 20-25 bin. Geriye kalan büyük bir kesimin çoğunluğunun barınma, gıda gibi ihtiyaçları aralarında derneğimizin de bulunduğu STK platformları tarafından sağlanıyor.
‘Kampların sivil toplumun, basının, uluslararası camianın hatta daha kötüsü parlamentonun denetimine tam anlamıyla açık olmaması önemli bir sorundur’
Mazlumder Mülteci Komisyonu: Kamplar sadece kısa süre için, geçici bir çözüm olabilir. Suriyeliler için söyleyecek olursak 5 yılı aşan ve ne zaman biteceği de kestirilemeyen soruna çözüm olamaz. Zaten sığınmacıların büyük bir kısmı da (%90’ı) kamp dışında yaşıyor. Kampların sivil toplumun, basının, uluslararası camianın hatta daha kötüsü parlamentonun denetimine tam anlamıyla açık olmaması da önemli bir sorundur. Mültecilerin entegerasyonunu artık sağlamak gerekiyor. Dil öğrenmeleri, eğitim, sağlık, istihdam gibi sorunlarının doğru ve düzgün bir şekilde çözülmesi gerekiyor. Ancak, devlet, yıllarca ülkeden kalan mültecilere “geçici” muamelesi yapıyor. Sorunları çözmeyi erteliyor.
‘Bu ülke artık mevcut mültecilerin, gelmeye devam edecek olanların, bu topraklarda uzun yıllar kalıcı olacağını bilerek meseleye yaklaşmak durumundadır’
Mülteciyim Hemşerim Dayanışma Ağı: Kampları yeterli bulmak bir tarafa yanlış buluyoruz. Keyfiyete kalmayan geçicilikte, süreci hakları ve ödevleri belirlenmiş bir çerçevede mülteciyi, eğer isterse, ilk elden barındırıp ayakları üzerine dikecek misafirhanelere ihtiyacımız var. Ülkesine geri dönecek ya da Avrupa’ya gidecek bile olsa kaldığı süreçte bu toplumun saygın bir üyesi olarak yaşamasını sağlayacak bir uygulamanın hukuki-iktisadi-sosyal altyapısının hazırlanmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Bu ülke artık mevcut mültecilerin, gelmeye devam edecek olanların, bu topraklarda uzun yıllar kalıcı olacağını bilerek meseleye yaklaşmak durumundadır. Bir kampın askıdaki hayatında kim yaşamak ister ki!
‘Mülteciler iç politika konusu yapılmamalıdır’
Kampların inşa edildiği bölgelerde problemler çıkaracağı iddialarına ne diyorsunuz? Kamp karşıtı eylemlerin sebeplerinden haberdar mısınız ve bu sebepler konusundaki görüşleriniz nedir?
Eksende İnsan Derneği: Bu soruya da yine kendi gözlemlerimiz nispetince cevap verebiliriz. Yetkililer, kamp için yer tahsisini mutlaka imar planlarını, özel mülkiyeti vs. dikkate alarak yapıyorlardır. Bugüne dek bu konuda en azından bizim duyduğumuz ciddi bir sorun yaşanmadı. Sadece K.Maraş’taki mevcut çadırkentin iyileştirilerek prefabrik bir yapıda başka bir yere taşınması konusunda bazı tepkiler olduğunu öğrendik medyadan.
Mazlumder Mülteci Komisyonu: Devlet kampları kurarken tabii ki belli hassasiyetleri gözetmeli. Gelen mültecilerin etnik, dini, siyasi görüşlerine bakılmaksızın muamele edilmelidir. Ancak, ne olursa olsun, mülteciler iç politika konusu yapılmamalıdır.
‘İdareciler mültecileri ve yerlileri karşı kaşıya getirmek istiyor’
Mülteciyim Hemşerim Dayanışma Ağı: Kamp inşa edilmek istenen bölgelerde kampları inşa yöntemi ile bile zaten bu iddialar doğrulanmış durumda. Mülteciyi de kendi toplumunu da yok sayan, insan yerine koymayan usulle yerler belirlenmiş, halihazırda orda yaşayanların durumu gözetilmemiş; yaşayanlarla asgari bir diyalog kurulmadan bu kamp yerlerine karar verilmiş durumda. İdarecilerin bu pozisyonu yukarıda söylediğimiz kendi toplumunu terbiye/tehdit etmek üzere hem yerliyi hem mülteciyi kullanma amacının sonucu… Mültecileri ve yerlileri karşı karşıya getirmek istiyor idareciler. Oysa mevcut yaşayanları insan yerine koyup, insanların yüzlerce yıldır kullandığı topraklarına kamplar inşa edilmeye başlanmadan önce, diyalog kurulsaydı bu durum oluşmayacaktı. Ancak devlet yönetme geleneğinin devamı bu… Bu toplumda yaşayan ve aslında birbiri ile dayanışması gerekenleri birbirine düşürerek süreci idare etmek çabasındalar.
‘Mülteci karşıtlığı yaşanabileceğini gözeterek, buna göre hareket edilmelidir’
Mülteciyim Hemşerim Dayanışma Ağı: Söz konusu eylemelerde derinden derinden işleyen yabancı düşmanlığını, “yabancı” kültürlere kendini kapatma halini, kendi mülteciliğini çabuk unutmuş olmayı göz ardı etmiyoruz. Eylemler vesilesiyle dile gelen kaygılara gelince; bu konuda sorunun, mülteciler ve kampa yerleşeceklerden çıkmayacağını düşünüyor; bu devletin genlerindeki toplum idare etme alışkanlıklarından çıkma olasılığını daha yüksek buluyoruz. Devlet tarafından bilinçli bir şekilde organize edilip kışkırtılmadığı sürece söz konusu kaygıların bir gerçekliği olacağı kanaatinde değiliz.
‘Devlet, tarafların birbirine zarar vermesini önleyecek, can güvenliklerini temin edecek, mümkün mertebe huzur içinde yaşamalarını sağlayacak tedbirler geliştirmek zorunda’
Önerileriniz neler?
Eksende İnsan Derneği: Bu konuda sorun yaşanmaması için devletten önce hem mültecilere (biz onlara muhacir diyoruz) hem de vatandaşlara (bunlara da ensar diyoruz) düşen büyük görevler var. Her iki durum da bir ahlakı gerektiriyor. Biz evimize sığınan birine nasıl muamele etmemiz gerektiğini, evimize sığınan biri de ev sahibine nasıl muamele etmesi gerektiğini bilmeli öncelikle. Kardeşlik hukuku tesis edildiğinde sorunların büyük bölümü kendiliğinden ortadan kalkar. Tabii bununla birlikte devlet de tarafların birbirine zarar vermesini önleyecek, can güvenliklerini temin edecek, mümkün mertebe huzur içinde yaşamalarını sağlayacak tedbirler geliştirmek zorunda. Ancak sığınmacıların ülkeye girişini önlemek ya da onlara batıdaki birçok ülkenin yaptığı gibi gayrıinsani şartlar altında, cezaevi koşullarında tutmak sorunu çözmez, bilakis yeni sorunlar üretir. Her şeyden önemlisi de bize yakışmaz. Uzun lafın kısası; mültecilerin ülkemize kabulü ve ülkemizde ağırlanması ile ilgili mülteciler de dahil toplumun her kesiminin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Bu noktada üzerine iş düşmeyen hiç kimse yoktur. Hepimiz işin bir ucundan tutmalıyız.
Mazlumder Mülteci Komisyonu: Mülteciler, iç politikanın veya gerginliğin enstrümanına dönüşmemeli. Özellikle etnik ve dini farklılığı olan gruplara farklı davranılmamalı. Ayrıca medya ve diğer yollarla bu konularda farkındalık yaratacak çalışmalar yapılmalıdır.
Mülteciyim Hemşerim Dayanışma Ağı: Her şeyden önce devletin ülkemize gelenleri, bilhassa azınlıkta olan önemli bir kısmı, bir başka ülkenin içinde sürdürdüğü kirli savaşın askeri kuvveti olarak, mültecilerin tamamını ise uluslararası ilişkiler bağlamında şantaj aracı olarak kullanmaktan vazgeçmesi gerekiyor. Akabinde mültecilere insan haysiyetine yaraşır biçimde davranma yoluna girmesi gerekli. Sonrasında söz konusu bölgelerde ve aslında bütün ülkede hileye kaçmadan durumu bütün açıklığı ile ortaya koyup insanların birlikte insanca yaşayacakları ortamların sağlanması meselenin çözümünün anahtarıdır.
Bizi Takip Edin