Engelli Hakları İzleme Raporu

03 Aralık 2015
Engelli Hakları İzleme tarafından hazırlanan 2013 tarihli rapor, engellilerin sahip oldukları hakların, eşitlik ilkesinin bir gereği olduğunu belirtirken, Türkiye’de 10 yıldır çok ciddi gelişmeler yaşanmış olsa da sorunların sürdüğünü ortaya koyuyor. Rapor, sorunları şöyle sıralıyor: SAĞLIK HİZMETLERİ Engelli bireylerin sağlık hizmetlerinden daha etkin ve kaliteli bir biçimde yararlanmasını hedefleyen Sağlık Bakanlığı’nın 2010/79 sayılı Özürlü Kişilere […]

Engelli Hakları İzleme tarafından hazırlanan 2013 tarihli rapor, engellilerin sahip oldukları hakların, eşitlik ilkesinin bir gereği olduğunu belirtirken, Türkiye’de 10 yıldır çok ciddi gelişmeler yaşanmış olsa da sorunların sürdüğünü ortaya koyuyor.

Rapor, sorunları şöyle sıralıyor:

SAĞLIK HİZMETLERİ

Engelli bireylerin sağlık hizmetlerinden daha etkin ve kaliteli bir biçimde yararlanmasını hedefleyen Sağlık Bakanlığı’nın 2010/79 sayılı Özürlü Kişilere Yönelik Sağlık Hizmetlerinin Sunumuna İlişkin Genelge ve bu genelgenin dayanak aldığı yasal mevzuata rağmen devlet ve üniversite hastaneleri ile ADSM’ler, engelli bireylere kaliteli ve etkin bir hizmet sunulmasını sağlayacak hizmete erişim olanaklarına hâlâ yeterince sahip değildir. Sağlık tesislerinde, işaret dili bilen personel bulunmayan hastane ve ADSM sayısı ciddi boyuttadır. Benzer durum, engelli tuvaleti ve oturmayacak durumda olan/yatalak engelli bireylerin ihtiyacı olan öz bakım odaları için de geçerlidir. Görme engelli bireyler için kabartma yazılı ya da sesli bilgilendirici materyal bakımından her kategorideki hastane ve ADSM’lerin durumu oldukça kötüdür. Engellilere yönelik spesifik tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin verildiği fizik tedavi ve rehabilitasyon hastaneleri ile psiko-sosyal engelli bireylere hizmet veren ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinin sayısı, ülke genelindeki yayılımı, tedavi ve yatak kapasitesi bakımından ihtiyaca cevap vermekten çok uzaktır. Hastane ve rehabilitasyon merkezlerinin, engelli kişilerin yaşadığı yere yakın olmasının, ayakta tedavi rehabilitasyon hizmetlerinin yaygınlaştırılmasının, verimlilik ve hasta menfaati açısından önemli olması sebebiyle bu konuda acil ve kapsamlı bir eylem planı geliştirmesine ihtiyaç vardır. Engelli bireylerin (ilaç, enjeksiyon, pansuman, tetkik vb. ihtiyaçları konusunda) düzenli hizmet almak durumunda oldukları konularda evde tıbbi bakım destek hizmetlerinin yaygınlaştırılması gerekmektedir.

Bu hizmet tipi, gerek engellinin konforu, gerekse de basit sayılabilecek tıbbi uygulamalarının evde tıbbi bakım hizmetleriyle karşılanması, hastaneler üzerindeki yükün hafifletilmesi bakımından avantajlı bir yöntem niteliğindedir. Sağlık kurulu raporlarının, sadece medikal yaklaşımla, engelli kişilerin fonksiyon kaybına göre düzenlenmesi, özelikle yeti tespitine dayalı iş ve işlemler için düzenlenen raporların hatalı sonuçlar üretmesine sebep olmaktadır. Bu sebeple raporlama tekniklerinin değişmesi, raporlamada sadece sağlık personellin belirleyiciliğinin sona erdirilmesi gerekmektedir.

Özellikle yardımcı cihaz temini, muafiyetler ve emeklilik gibi engelli kişilere kamu tarafından sağlanan destekler konusundaki heyet raporlarında sağlık personelinin, kurul rapor derecelerini eksik vermelerine sıkça rastlanılmaktadır. Bu durumun personelin derecelendirme cetvelleri hakkında bilgi sahibi olmamalarından olduğu kadar, yüksek derecelerde rapor vermekten çekinmelerinden kaynaklanması olasıdır. Bu bağlamda, her alanda olduğu gibi engellilerin sağlık alanındaki sorunlarının çözümü, mevzuatın uygulama ile senkroziasyonunu sağlayacak bir mali kaynağın ayrılması, sağlık personelinin eğitilip bilgilendirilmesi, saha uygulamalarının denetlenip izleneceği etkin tedbirler geliştirilmesi ve devlet kurumları ile STK’lar arasındaki iletişim kanallarının geliştirilmesiyle mümkün olabilecektir.

Sağlık Yardımları

SUT, engelli bireylerin ihtiyacı olan her tıbbi cihaz, yardımcı tıbbi cihaz ve sarf malzemesinin bedelini karşılamamaktadır. Özellikle yüksek maliyetli ya da yeni tasarlanmış cihaz ve ürünlerin SUT’a dâhil edilmesinden kaçınılmakta, SUT’a dâhil edilmesine, idarece direnç gösterilmektedir. 6518 sayılı Kanun’daki değişiklik ile engellilere sağlanacak sağlık hizmeti, tıbbi cihaz, yardımcı tıbbi cihaz ve sarf malzemelerinin belirlenmesi sürecinde ASPB’nin görüşünün alınmasının zorunlu tutulması yönündeki düzenleme, bu noktada olumlu bir adımdır. Ancak, ASPB’nin görüş verme düzeyinden, karar alma mekanizmasında belirleyici olması konumuna getirilmesi bir gerekliliktir. Diğer taraftan, süreçlerde engelliler konusunda faaliyet gösteren STK’ların söz sahibi olmasının sağlanması, sorunun çözümünde bir diğer önemli ve faydalı yöntem olacaktır. SUT’un tıbbi cihaz, yardımcı tıbbi cihaz ve sarf malzeme bedeli ödeme sistemini, tek tipçi bir cihaz ya da malzeme bedeli ödeme sistemi üzerine kurmuş olması başlı başına bir sorundur. Her engellinin ihtiyacı kişiye özeldir. Dolayısıyla kullanacağı yardımcı cihaz ve malzemenin de kişiye özel çözümler üzerinden bedellendirilmesi gerekmektedir.

SUT’un bu yönünün değiştirilmesine yönelik olarak açılan davalarda mahkemeler sıklıkla yürütmeyi durdurma kararı vermektedir. Ancak SGK, mahkemenin nihai kararını beklemeden, dava konusu uygulamayı mevcut haliyle koruyacak şekilde yeni bir SUT çıkararak ya da SUT’u güncelleyerek mahkemelerde süren davaları konusuz bırakmaktadır. Bu durum, SGK’nın, mali kaygıların da etkisiyle bu politikayı sürdürmek istediğinin göstergesi olmaktadır. Bu anlayışın, sağlık yardımları konusunda karar verici olan hükümet ve Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın geliştireceği politikalarla sonlandırılmasına ihtiyaç vardır. SUT tarafından sağlık yardımlarının ödenmesi konusundaki fiyatlandırma politikası, piyasa koşullarına uymamaktadır. SUT, fiyatlandırma yaparken, piyasadaki en düşük ücreti baz almaktadır. Ancak en düşük ücretli ürün, eski tasarım ve teknolojili, engellinin ihtiyaçlarına cevap vermeyen, kullanım konfor ve verimliliği olmayan, kullanım ömrünü çabuk dolduran ürün anlamına gelmektedir. Bu anlayış, temin edilen üründen beklenen tıbbi ve sosyal faydanın elde edilememesi sonucunu doğurmaktadır. Dolayısıyla, mali kaygılarla yürütülen bu politika, makro düzeyde aslında ülke ekonomisi açısından bir kayıp anlamına da gelmektedir. Bu noktada, yüksek teknolojili ürünlerin bedellerinin karşılanmasının, rekabet ve ürün talebindeki artışa sebebiyle maliyetleri ciddi şekilde düşüreceği unutulmamalıdır. Diğer taraftan, özellikle yüksek maliyetli cihaz ya da yardımcı cihaza ihtiyaç duyan engelli birey sayısının da çok yüksek sayılarda olmadığı, SGK’nın ve Maliye Bakanlığı’nın bu tip malzemelerin getireceği ekstra maliyeti de gerçekçi sayı ve maliyetler üzerinden yapmasının yararlı olacağı da aşikârdır. SUT tarafından tıbbi cihaz, yardımcı cihaz ve sarf malzeme bedellerinin ödeme usulleri ve süreleri engelliler bakımından sıkıntı yaratmaktadır.

Önce cihaz ya da malzemenin alınıp, 45-60 gün arasında ödeme yapılması şeklindeki uygulama, engellilere ve yakınlarına sıkıntı yaratmaktadır. Yukarıda, özetle anlatılan değerlendirmelerden hareketle özellikle hükümet ve idare makamının sağlık alanında, yıllardan beridir süre gelen sorunları çözebilmek adına STK’ların da katılımını sağlamak koşuluyla bir çözüm sürecine girmesi beklenmektedir. Zira tedavi edici ya da destekleyici tedbirlerin alınmaması, engelli bireyler bakımından geriye dönülemez başka sorunları da beraberinde getireceği çok açıktır.

Özet Raporun tamamı için tıklayınız