İHD Raporu: Bağımsız soruşturmacı olmalı

15 Ekim 2015
10 Ekim’de Ankara ‘da gerçekleşen katliamla ilgili bir ön gözlem raporu hazırlayan İnsan Hakları Derneği, devletin yaşam hakkı bakımından gerçekleşen ağır ihlali önleme görevini yapmadığını belirtti. Olayın insanlığa karşı suç kapsamında olduğunu kaydeden İHD, sorumluları istifaya davet ederken, AİHM’in Jordan /İngiltere davasında (2001) daha sonra “Jordan prensipleri“ olarak  anılan 5 prensibin uygulanmasını talep etti. Raporunda, […]

10 Ekim’de Ankara ‘da gerçekleşen katliamla ilgili bir ön gözlem raporu hazırlayan İnsan Hakları Derneği, devletin yaşam hakkı bakımından gerçekleşen ağır ihlali önleme görevini yapmadığını belirtti. Olayın insanlığa karşı suç kapsamında olduğunu kaydeden İHD, sorumluları istifaya davet ederken, AİHM’in Jordan /İngiltere davasında (2001) daha sonra “Jordan prensipleri“ olarak  anılan 5 prensibin uygulanmasını talep etti.

Raporunda, 10 Ekim 2015 tarihinde, KESK, DİSK, TTB, TMMOB çağırısıyla çok sayıda DKÖ, STÖ, siyasi parti ve yurttaşın katılımıyla Emek, Demokrasi ve Barış mitingi yapılmak istendiğini, bunun için gerekli izinlerin de alındığını belirten İHD, miting katılımcılarının Ankara Garı’nda toplanıp yürüyüşe başlayacağı saat olan 10:00’a kadar miting tertip komitesine Emniyet güçlerince yakın saldırı tehlikesine dair herhangi bir bildirimde bulunulmadığını ifade etti.

Raporda şöyle denildi:

“Yapılacak mitinge İHD Genel Merkezi olarak katılacağımızı önceden beyan edip mitinge katılım sağlanması konusunda şubelerimizi bilgilendirmiştik. Dolayısıyla mitinge çok sayıda İHD üye ve yöneticisi de katılmıştır.

Göstericiler mitinge katılım için Gar önünde yürüyüşe başladıktan yaklaşık 10 dakika sonra (10:10) Gar önünde bulunan toplanma noktasındaki caddenin üzerinde birbiri ile yaklaşık 50-60 metre mesafede, aynı hat üzerinde 3 saniye aralıkla iki bomba patlatılmıştır. Görgü tanıkları bombaların her ikisinin de kalabalık kitle arasında patlatıldığını, dolayısıyla herhangi bir sabit yere iliştirilmiş bomba olmadığını beyan etmişlerdir. Yine görgü tanıkları, bombaların iki canlı bomba olduğu yönünde görüş belirtmiştir.

Bombalar patladıktan hemen sonra, alanda bulunan TTB ve SES üyesi sağlık emekçileri yaralılara müdahalede bulunmuş ve yaralılar hastanelere sevk edilmişlerdir. Az sayıda ambulans olay yerine yaklaşık 15-20 dakika içerisinde ulaşmış ve yaralıların büyük çoğunluğu özel araçlarla hastanelere taşınmıştır.

POLİS GAZ SIKARAK SAĞLIK PERSONELİNİ ENGELLEDİ

Bombaların etkisiyle iki olay yerinde yaşamını yitiren göstericiler, bizzat sağ kalan göstericiler ve olay yerinde bulunan sağlık emekçileri ile daha sonra olay yerine gelen ambulans personeli tarafından kontrol edildiklerinden olay yerinde bırakılmışlardır. Yaşamını yitirenlerin üzeri mitingde kullanılacak bez afiş ve pankartlarla örtülmüştür. Yaralılara müdahale edilirken Sıhhiye yönünden kalabalık bir çevik kuvvet polisi ekibi olay yerine biber gazı ve tazyikli su sıkarak müdahalede bulunmuş ve sağlık personelinin ilkyardım çalışmalarını engellemiştir. Yol boyunca olay yerinden uzaklaşmaya çalışan gruba cop kullanarak müdahale etmiş, kargaşa çıkmasına neden olmuştur. Olay yeri bizzat göstericiler tarafından şerit çekilerek muhafaza altına alınmış ve sağ kalan göstericiler şeritlerin etrafında kalarak yerde yatan arkadaşlarını yalnız bırakmamıştır.

Ambulansların yoğun olarak olay yerine gelmeye başladığı (yaklaşık 10:30) zaman Tandoğan yönünden bir grup çevik kuvvet polisi cenazelerin olduğu bölgeye doğru koşarak ilerlemiş, ambulansların olay yerine gelmesini sağlayan tek yolu tıkayarak ambulansların gelişini geciktirmiştir. Göstericiler, tepki göstererek polislerin geri gitmesini ve yolun yeniden açılmasını sağlamıştır.

AVUKATLAR KAMERAYLA OLAY YERİNİ KAYIT ALTINA ALDI

Olay yerinden yaralıların tahliyesi gerçekleştikten yaklaşık 1 saat sonra yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı vekili olay yeri inceleme ekipleri ile birlikte olay yerine gelmiştir. Olay yeri ekipleri ceset parçalarının yayıldığı daha geniş bir alanı şeritle kapatmış, bekleyen göstericilerin şerit dışına çıkmasını istemişlerdir. Olay yerine gelen çevik kuvvet polisleri göstericiler tarafından protesto edilerek olay yerine uzak bir yere gönderilmişlerdir.

Olay yerinde bulunan KESK, DİK, TTB, TMMOB yetkilileri ile İHD, ÇHD, ÖHD ve TİHV temsilcileri, yetkili Cumhuriyet Başsavcısı vekili ve emniyet yetkilileri ile görüşerek olay yeri incelemesine refakat etme taleplerini iletmişlerdir. Yetkili Cumhuriyet Başsavcısı vekili bilgisi dâhilinde, olay yeri inceleme ekiplerine adli tıp uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ile Dr. Ümit Biçer ve 8 avukat refakat etmiştir. Refakatçiler çalışmaların kolaylaşmasına katkı sunmuştur. Refakatte bulunan avukatlar olay yerinin tamamını kamera ile kayıt altına almış, gerekli fotoğraflamayı yapmış ve tutanakları tutmuştur.

OLAYDAN ÖNCE İSTİHBARATI ALINDI MI?

Olay yeri incelemesi devam ederken çeşitli görgü tanıklarının anlatımlarından, saldırı ile ilgili sabah saatlerinde ordu evlerine istihbarat bilgisi ulaştığı ve bu nedenle misafirlerin ordu evlerine alınmadığı anlaşılmıştır. Olay yerinde bulunan polislerin konuşmalarından ise genel bir istihbarat alındığı ve sabah saatlerinde çeşitli operasyonların yapıldığı öğrenilmiştir. Alanda toplananlardan alınan bilgiye göre, toplanma alanında ve çevresinde hiçbir güvenlik önlemi alınmamış ve yürüyüş başlayana kadar trafik akışı devam etmiştir.

Olay yeri inceleme çalışmaları sonucunda, Ankara Garı önünde bulunan caddenin ön tarafındaki patlamada yaşamını yitiren 41 kişinin cenazesi ile aynı cadde üzerinde arka taraftaki patlama sonucu yaşamını yitiren 28 kişinin cenazesi olmak üzere, toplam 69 cenaze Adli Tıp morgu ve Gazi üniversitesi Hastanesi’ne kaldırılmıştır. Cenazelerden üçünün sadece bacaklardan oluşan uzuv parçaları olduğu belirtilmiştir.

Olay yeri incelemesi devam ederken, bizzat Cumhuriyet Başsavcısı’ndan hastanelerde çok sayıda kişinin durumunun ağır olduğu ve yaralılardan 17’sinin hastaneye kaldırılırken yolda veya hastaneye vardıktan hemen sonra yaşamını yitirdiği öğrenilmiştir. Dolayısıyla, hastanelerde bulunan yaralılar göz önüne alındığında, ölü sayısının 100’ün üzerinde olabileceğini ön görüyoruz.

Olay yeri incelemesi devam ederken olay yerinde bulunan uzman polislerin verdiği bilgiler, bombanın patlatılma biçiminin ve bomba düzeneğinin Suruç’taki patlama ile benzerlik gösterdiği yönündedir. Nitekim bombaların patlatıldığı cadde üzerinde yapılan incelemede, zeminde bir tahribat olmadığı ve bombanın yerden yaklaşık 1 metre yukarıda vücuda bağlı olarak patlatıldığı görülmüştür.

Polis, olay yeri incelemesi başladığı esnada tepki gösteren göstericileri Arena Spor Salonu tarafında havaya ateş ederek korkutmuş ve olay yerinden uzaklaştırmıştır. Göstericiler de sloganlarla polise tepki göstermiştir.

Olay yeri incelemesi devam ederken İçişleri, Sağlık ve Adalet Bakanları çok sayıda polis ile birlikte olay yerine gelmiş ve olay yeri inceleme ekiplerinin yanına gitmeye çalışmışlardır. Ancak bakanlar, göstericilerin yoğun tepkisi üzerine olay yerinden hızla uzaklaşmışlardır. Refakat eden avukatların bile olay yerinde bulunmaları zorlukla sağlanırken, üç bakanın çok sayıda polisle birlikte, ceset parçalarına dikkat etmeden özensizce olay yerine girmeleri ayrıca tepkiye sebep olmuştur.

Olay yerinden tüm cenazeler kaldırıldıktan sonra, olay yerinde kalan doku parçalarının tespit edilmesi işlemi için de iki avukat refakat etmiş ve parçaların tümü toplanmıştır.

İHD Genel Merkezi kendisine ulaşan bilgileri listeleyerek yaralıları, yaşamını yitirenleri ve kendisinden haber alınamayanları tespit etmeye çalışmıştır. Bu çalışma TTB, SES ve çok sayıda üyesini kaybeden HDP Genel Merkezi tarafından da ayrıca yapılmıştır.

Mitingi düzenleyen kurumlar, emek meslek örgütleri ile mitinge katılan diğer örgüt ve siyasi parti temsilcileri olay günü saat 20.00’da KESK genel merkezinde toplanarak, cenazelerin uğurlanması, nakli ve defnedilmesi ile ilgili bir toplantı düzenlemiştir (…) Olay günü ve gecesi İHD genel merkezi ile birlikte başta KESK olmak üzere birçok kurum açık tutulmuştur. 11 Ekim 2015 Pazar günü sabah saatlerinde, Ankara Emniyet Müdürlüğü İHD Genel Başkanı ve KESK Genel Başkanı tarafından aranarak yaşamını yitirenlerin anılması ve uğurlanması ile ilgili bilgi verilmiş ve engelleme yapılmaması istenmiştir. Ancak, Ankara Valisi ve Emniyet Müdürü Türkiye tarihinin en büyük saldırısı karşısında insani görevlerini yerine getirmeyerek ve duyarsızlıklarını sürdürerek, gerek 10 Ekim gerekse de 11 Ekim sabahı emek meslek örgütleri başkanları ile diğer kurumların başkanlarını konuyla ilgili aramamıştır.

ERTESİ GÜN ANMA YAPMAK İSTEYENLERE DE GAZ

Pazar günü saat 10.00 civarında Ankara Garı önünün olay yeri incelemesi bahanesi ile her üç yönden polis tarafından kapatıldığı belirtilmiştir. Çıplak gözle yapılan gözlemde, olay yeri inceleme işlemlerinin sona erdiği, alanın yıkanarak temizlendiği ve çalışma yapılmadığı görülmüştür. Ankara polisi kurum temsilcilerini olay yerine yaklaştırmamış, Ulus istikametinden Atatürk spor salonuna ilerleyen caddede bulunan kurum temsilcileri ile göstericileri dağıtmak için biber gazı sıkarak ve plastik mermi kullanarak müdahalede bulunmuştur. Yine Sıhhiye tarafı ile Tandoğan tarafında bulunan ve Ankara garı önüne gitmek isteyen kurum temsilcileri ve göstericilere engel olunmuştur. Ancak 19 Mayıs Stadyumu önündeki grubun tepkisi ve Başbakanın izin verdiğinin belirtilmesi üzerine gar önünde kısa bir anma yapılmıştır.

Anma yapması engellenen kurum temsilcileri ve göstericiler yürüyerek Sıhhiye meydanına gelmiş ve göstericilerin sayısının birkaç bine ulaşması ile fiilen cadde araç trafiğine kapatılmıştır. Polis Kızılay istikametini TOMA’larla kapatmıştır.

Ankara Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nde otopsi işlemleri biten 6 kişinin cenazesi, cenaze nakil araçları ile Sıhhiye meydanına doğru harekete geçmiş fakat polis araçların Ulus’tan itibaren Sıhhiye’ye girişine izin vermemiştir. Bunun üzerine Sıhhiye’de bekleyen kurum temsilcileri ve göstericiler kitlesel olarak katliamı kınamış ve yaşamını yitiren arkadaşlarını anmışlardır. Konuşmalardan sonra, cenazelerin defnedilmeleri konusunda gerekli bilgilendirme yapılmıştır.

İHD heyeti Adli Tıp Kurumu’na giderek çalışmaları yerinde gözlemlemiştir. Adli Tıp Kurumu’nun otopsi masası sayısının 6 olduğu, otopsilerin yaklaşık 1,5 saatte yapıldığı ve bu nedenle beklemelerin yaşandığı görülmüştür. Ayrıca hastanelerde bulunan cenazelerin otopsi işlemleri için Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesi kararı alındığı, bu nedenle de işlemlerin uzatıldığı tespit edilmiştir. 11 Ekim Pazar öğlen saati itibari ile toplam 51 otopsi yapıldığı ve işlemin birkaç gün daha devam edeceği gözlemlenmiştir.

SONUÇ: DEVLET GÖREVİNİ YAPMADI

10 Ekim 2015 Ankara Emek, Demokrasi ve Barış Mitingi”nde yaşam hakkı ve toplanma özgürlüğü ağır bir şekilde ihlal edilmiştir. Bilindiği gibi, AİHM’e göre devletlerin iki tür yükümlülüğü bulunmaktadır. Bunlar negatif yükümlülük ve pozitif yükümlülüklerdir. Negatif yükümlülük ihlal etmeme yükümlülüğüdür. Pozitif yükümlülük ise önlem alma ve koruma yükümlülüğüdür. Devlet, yaşam hakkı bakımından gerçekleşen ağır ihlali önleme görevini yapmamıştır. 100’ü aşkın kişinin yaşamını yitirmesine neden olan bombaların patlatılmasını kamu görevlileri (asker, polis) veya devletin güvenlik ve istihbarat birimleriyle bağlantılı kişiler yapmamış olsa bile devletin pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Devlet, alması gereken istihbarat önlemlerini almamıştır. Devlet, istihbarat bilgilerini almış ve bu bilgileri önleme mevkiindeki birimlere sunmuş olsa bile, bu birimler görevlerini yerine getirmemiştir. Aynı şekilde, binlerce insanın Türkiye’nin çok çeşitli şehirlerinden Ankara’ya geleceği ve Ankara Tren Garı’nda toplanacağı ve saat 10.00’da yürüyüşün başlayacağı günler öncesinden bilindiği halde, devlet toplanma ve yürüyüşe geçme alanında (gar önü ve gara açılan yol güzergâhlarında) hiçbir önlem almamıştır. Benzer ihlaller Diyarbakır’da HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın konuşma yapacağı miting sırasında ve Suruç katliamının gerçekleştiği basın açıklaması olayında da yaşanmıştır. Onlarca insanın yaşamını yitirdiği bu olaylarda da devlet tutumu 10 Ekim katliamındaki gibiydi. Dolayısıyla, yaşam hakkı bakımından devletin bu tutumu kabul edilemez niteliktedir. Kamu otoriteleri yaşam hakkının korunması bakımından yeterli ve gerekli önlemleri almamıştır. İçişleri Bakanı, güvenlik önlemlerinin (ör: üst arama işlemlerinin) miting alanı için alındığını belirtmiş ve dolayısıyla da gar önü için önlem alınmadığını itiraf etmiştir.

Aynı tutum, toplanma özgürlüğü ve bu konuya yaklaşım açısından da kendisini göstermektedir. İçişleri ile Adalet Bakanlıkları, Vali ve Emniyet Müdürlüğü, toplanma özgürlüğünün mitingin gerçekleştiği mekanla sınırlı olduğunu düşünmektedir. Halbuki, 2911 sayılı yasanın adında bile “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası” yazılıdır. Dolayısıyla, kamu otoritelerinin sorumlulukları Hem genel ilkeler hem de toplanma özgürlüğünün niteliği bakımından yalnızca miting alanıyla sınırlı olamaz. Toplanma özgürlüğü konusunda pozitif yükümlülükler yerine getirilmemiştir. Kamu otoritelerinin dışında bir güç, yurttaşların toplanma özgürlüğünü şiddet kullanarak önlemiş ve buna karşın kamu otoritesi, hem yaşam hakkı ihlaline neden olan hem de toplanma özgürlüğünü engellemeyi amaçlayan eylemi önleyecek yeterli, gerekli ve etkin önlemleri almamıştır.

Bu nedenlerle;

1- Ankara Garı önündeki arkadaşlarımıza yönelik 2 canlı bomba saldırısı insanlığa karşı suç kapsamındadır. Bu katliamı gerçekleştirenleri, azmettirenleri ve görevini yapmayarak katliama sebebiyet verenleri lanetliyor ve kınıyoruz.

2- Başta İçişleri Bakanı olmak üzere, Ankara Valisi ve Emniyet Müdürü ile diğer ilgili sorumluları önleme görevini yerine getirmemeleri nedeni ile istifaya davet ediyor ve bu kişiler hakkında soruşturma açılmasını talep ediyoruz.

3- Ulusal yas ilanı kararına uymayan veya bu kararı göstermelik bir şekilde uygulayan ve ayrıca  cenazeye saygı göstermeyerek anma toplantısı yapmamızı engelleyen Ankara Valisi ile Ankara Emniyet Müdürü hakkında bu suçlardan dolayı da etkili soruşturma açılmalıdır.

4- AİHM, Jordan /İngiltere davasında (2001) daha sonra “Jordan prensipleri “ olarak  da anılacak olan 5 prensipten söz etmiştir. Bu prensiplere göre;

  • Soruşturma makamları yaşam hakkı söz konusu olduğunda resen harekete geçmelidir.
  • Bağımsız soruşturmacı olmalıdır.
  • Olayla ilgili tüm bilgi, belge, rapor ve tüm kanıtlar usulüne uygun toplanmalıdır.
  • Hemen harekete geçilmeli ve makul bir hızla soruşturma ilerlemelidir.
  • Bu süreç –soruşturma ve kovuşturma süreçleri – kamusal denetime açık olmalıdır.
  1. Soruşturma bu ilkelere uygun yürütülmeli ve bu kapsamda yayın yasağı derhal kaldırılmalıdır.
  2. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı etkili soruşturma (Jordan Prensipleri) yöntemleri kullanarak canlı bombaların kimliğini tespit etmeli, bu kişilerin ilişkili oldukları yapıları açığa çıkarıp katliamı tüm boyutları ile yargı önüne taşımalıdır.
  3. Katliamın, siyasal ve sosyal sonuçları göz önüne alınarak her yönüyle aydınlatılması için TBMM’de Araştırma Komisyonu kurulmalıdır.

Bu rapor ilk gözlemlere dayalı olup, ilerleyen süreçte daha ayrıntılı rapor yayınlanacaktır. Katliamda yaşamını yitirenlerin isimleri ayrıca yayınlanacaktır.”