Toplumsal Cinsiyet Odaklı Habercilik Sitesi  alansavunmasi.org Yayında…

Spor medyasındaki cinsiyetçiliğe karşı toplumsal cinsiyet odaklı habercilik yapan internet sitesi alansavunmasi.org yayına girdi. Alan Savunması, yayınlarında kadın ve LGBTİ+ sporcuların haklarını gözetiyor; hayatın her alanında olduğu gibi sporda da homofobik, bifobik ve transfobik yaklaşımlara karşı durarak bu bireylerin görünürlüğünü artırmayı hedefliyor. Site kurucularından Ali Safa Korkut ile sitenin kuruluş amaçlarını ve faaliyetlerini konuştuk.

Alansavunmasi.org olarak neler yapıyor, neyi amaçlıyorsunuz? Gelecek ile ilgili planlarınız nelerdir?

Alan Savunması ile birlikte; sporda ve spor medyasında görmezden gelinen, ayrımcılığa uğrayan, değersizleştiren kadın ve LGBTİ+ sporcularla omuz omuza vererek onların görünürlük mücadelesine katkı sunmayı amaçlıyoruz. Bu doğrultuda Alan Savunması, hak haberciliği kapsamında toplumsal cinsiyet odaklı spor haberciliği yaparak, hayatın her alanında olduğu gibi spor ve spor medyasında da cinsiyet tahakkümü kurmak isteyenlere karşı eşit bir yaşamı savunuyor. Haber/içeriklerini daha eşit ve daha insancıl bir spor ortamına katkı sunacak şekilde oluşturuyor. Kadın ve LGBTİ+ bireylere yönelik yaptığımız yayınlarda, ana akımda kendisine yer bulamayan/verilmeyen farklı cinsiyet ve cinsel yönelime sahip sporcuların haklarını gözetiyor, spor alanında maruz kaldıkları ayrımcılıkları duyurmaya çalışıyoruz. Gelecekteki planlarımız arasında Alan Savunması’nın sadece bir haber kaynağı değil, aynı zamanda toplumun tüm paydaşlarının yer aldığı bir sivil toplum kuruluşu olarak da faaliyet göstermesi yer alıyor. Ancak bunun için henüz çok erken. Şimdilik ilk hedefimiz bir haber platformu olarak Alan Savunması’nın büyütüp geliştirmek.

Bir boşluğu doldurduğunuzu düşünüyor musunuz? Sahadan nasıl geri dönüşler aldınız?

Bunu bir boşluk olarak değil de eksiklik olarak adlandırmak daha doğru olur aslında. Boşluk dersek ticari kaygılarla hareket ederek fırsatçılık yaptığımız anlamı da çıkarılabilir. Bizim böyle bir kaygımız, alana hakim olmak gibi bir düşüncemiz yok. Keşke bizim gibi birkaç platform daha olsa da bu insanların sesinin daha gür çıkmasına yardımcı olabilsek. Sorunuza gelirsek, kesinlikle bu eksikliği tamamladığımızı düşünüyoruz –ki yola da aslında bu amaçla çıkmıştık. Fakat bu platformu hayata geçirince anladık ki eksiklik bizim sandığımızdan çok daha büyükmüş aslında. Çünkü geri dönüşleri o kadar hızlı bir şekilde aldık ki sanki herkes bu eksikliğin, böyle bir platformun eksikliğinin farkındaymış da birilerinin bunu hayata geçirmesini bekliyormuş gibiydi. Yayına başladıktan sonraki ilk bir hafta içinde 1000’e yakın bir takipçi sayısına ulaştık. Keza sitemizin günlük görüntülenmesi de oldukça iyi durumda. Geri dönüşlerin ise sadece bizim adımıza değil, eşit bir yaşam için münferit veya örgütlü olarak mücadelesini sürdüren tüm hak savunucuları adına çok umut verici olduğunu söyleyebilirim. Toplumun farklı kesimlerinden birçok insan, çok sayıda destek verici mesajla, ayrımcılığa maruz kalmış kadın ve LGBTİ+ sporcuların yanında olduklarını gösterdiler. Gazeteci, yazar, sanatçı, aktivist, milletvekili vs. gibi etki alanı geniş insanlar ilk günden itibaren desteklerini bizden esirgemediler. Bu insanlar aracılığıyla, bu konuda mağdur olmuş, böyle bir oluşumun eksikliğini hisseden pek çok kişi bizlere ulaştı.

Nasıl bir değişim ya da farkındalık hedefliyorsunuz? Bu kısa süre içinde kazanımlarınız oldu mu?

Aslında bu alanda faaliyet gösteren herkes, her sivil toplum örgütü gibi Alan Savunması’nın da insanlarda yaratmak istediği değişim/ler çok radikal şeyler değil. Biz Alan Savunması olarak, öncelikle insanlara kadın, eşcinsel veya diğer yönelimlere sahip bireylerin hakkını savunmak için illa kadın veya LGBTİ+ birey olmak gerekmediğini göstermek istiyoruz. İnsanların ilk olarak bu mantığı kavraması lazım. Kendi adıma konuşacak olursam, şimdiye kadar gerçek hayatta herhangi bir LGBTİ+ bireyle yüz yüze iletişim kurma fırsatım olmadı, bir LGBTİ+ birey de değilim ancak ortada bu bireylere karşı eşitsiz, adaletsiz bir yaklaşımın olduğunu görebiliyorum. Bu da benim bu adaletsizliğe karşı bi reaksiyon vermem için yeterli oluyor. Alan Savunması’nda faaliyet gösteren diğer arkadaşlarım da bu konuda benimle aynı düşüncedeler. Bu sebeple ilk olarak insanların, parçası olmadıkları toplulukların da hakkını savunabilecekleri bilincine erişmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bunun da en kolay spor ile özellikle de takım sporları ile gerçekleşeceğine inanıyorum. Sadece bizim değil; sizin, benim, kadınların, LGBTİ+’ların, özetle hepimizin, tüm insanlığın kazanımı oldu. Dediğiniz gibi faaliyete geçeli henüz kısa bir süre oldu ancak bu alanda çeşitli kazanımlar oldu ve daha da olacak gibi duruyor. Şimdiden birkaç sivil toplum örgütü bizlerle temasa geçti ve bu alanda neler yapabileceğimize ilişkin kendileriyle çeşitli fikirler üzerinde düşünmeye başladık. Şimdilik yapılabilecekleri tartışıyoruz ancak en yakın zamanda bunların somut bir hale geleceğini umuyoruz.

“Kulüpler, maddi açıdan zor duruma düştükleri zaman ilk olarak bünyelerinde faaliyet gösteren çeşitli spor dallarının kadın şubelerinden tasarruf yapmaya başlıyor. Bu şubeler ya küçülmeye gidiyor ya da kapatılıyor. Gözden ilk olarak kadınlar çıkartılıyor.”

Ayrımcılığı en çok hangi alanlarda hissediyorsunuz? Bunun nedenleri hakkında neler söylemek istersiniz?

Bir sporsever olarak gözlemleyebildiğim kadarıyla cinsiyet ayrımcılığı en çok futbolda yaşanıyor. Bunun hem taraftar hem de yönetici tarafında aynı olduğunu söyleyebilirim. FIFA, UEFA veya ülkelerdeki futbol federasyonları ile kulüplerde yöneticilik yapanlar -ki bunların çoğunluğu erkek- kulüp bünyesinde faaliyet gösteren erkek futbol takımı ile kadın futbol takımına eşit yaklaşmıyor. Özellikle Türkiye’de erkek futbol takımları genellikle maddi ve manevi olarak daha çok desteklenip imkânlardan daha çok yararlandırılırken, kadın futbol takımları erkek takımının bütçesinden artanlarla yönetiliyor. Hatta yönetilmekten çok idare ediliyor. Kulüpler, maddi açıdan zor duruma düştükleri zaman ilk olarak bünyelerinde faaliyet gösteren çeşitli spor dallarının kadın şubelerinden tasarruf yapmaya başlıyor. Bu şubeler ya küçülmeye gidiyor ya da kapatılıyor. Gözden ilk olarak kadınlar çıkartılıyor. Taraftar tarafında da durum aynı. Kulüp yöneticileri böyle düşünürken taraftarın farklı düşünmesi beklenemez. Aynı gün, aynı kulübe bağlı kadın ve erkek basketbol takımlarının maçı varsa taraftarlar genellikle erkek futbol takımının maçını izlemeyi tercih ediyor. Bunun sebeplerinden biri de futbol, basketbol, voleybol veya hentbol gibi takım sporlarının çoğunlukla fiziksel mücadeleye dayalı olması. Taraftarlar kadınların fiziksel mücadele için yetersiz olduğunu düşünerek fiziksel temasın yoğun olduğu sporlarda tercihini genellikle erkek takımlarından yana kullanıyorlar. Ayrımcılığın en büyük nedenlerinden biri de cinsiyetçi söylemler. Baktığımız zaman maç esnasında karşı takım aleyhinde tribünde söylenen marşların büyük çoğunluğu cinsiyetçi küfürlerden oluşuyor. Bunu, kültürümüzdeki ataerkilliğin bir tezahürü olarak gösterebiliriz. Bu sebeple cinsiyetçiliği öncelikle dilde bitirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Kullandığımız dili cinsiyetçi söylemelerden arındırabilirsek sadece sporda değil yaşamın her alanında cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldırabiliriz.